Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Avustralya'da köpekbalıkları bile çıt çıt twit atıyor

    Güven Sak, Dr.07 Ocak 2014 - Okunma Sayısı: 1344

    Hayatlarımızla ilgili ne çok verinin, ne kadar sınırsız biçimde güvenlik örgütleri tarafından kullanıldığını Edward Snowden meselesi ile fark ettik.

    Geçenlerde galiba Avustralya gazetelerinden birinde gördüm. Orası bir garip yer, dünyayla alakaları yok. Gazeteleri aynı bizim gazeteler gibi, ilk sayfada esasen dünya haberi bulabilmek mümkün değil. Ama bakın böyle haberler var. Avustralya’da artık hangi kıyıda, hangi köpekbalığı var, twitter’dan izleyebilmek mümkünmüş. Bir nevi köpekbalıkları bile öyle çıt çıt twit atıyormuş. Merak ettim haliyle. Batı Avustralya kıyılarında dolaşan 320 köpekbalığına sinyal cihazı takmışlar. Köpekbalığının nerede olduğuna dair veriler bir merkezde toplanıyormuş. Sonra o merkezden bir twitter hesabı vasıtasıyla uyarı mesajı gönderiliyormuş. “Filanca plaj yakınlarında şu türden bir köpekbalığı dolaşıyor. Şu anda tam bu mevkide” diye. İnsanları geçtik şimdi köpekbalıklarını da takibe alma yolunda ilerliyoruz. Derlenen verilerin ayrıntıları dikkatinizi çekip, başınızı döndürmüyor mu? Bu kadar verinin bir yerlerde toplanıyor olmasından rahatsız olmuyor musunuz? Bunlara kimlerin erişimi var diye merak etmiyor musunuz? Olsanız bence iyi olur. İşte bu ortamda konuyla ilgili kişisel veri güvenliği yasası hala çıkmadı. Bırakın tasarının kanunlaşmasını daha konuyu ayrıntılı bir biçimde tartışmadık bile. Bugün kişisel veri güvenliği yasa tasarısı TBMM’de beklemeye devam ederken, nasıl bir dönemin içindeyiz bir kez daha dikkatinizi çekeyim dedim. 

    Hayatlarımızla ilgili ne çok verinin, ne kadar sınırsız bir biçimde güvenlik örgütleri tarafından kullanıldığını daha yenilerde Edward Snowden meselesi ile fark ettik. O işin yalnızca bir bölümü ama sonuçları açısından önemli. Soru şöyleydi: “Belli bir soruşturma ile ilgili olmayan veriler yalnızca analiz edilip, daha önceden bilinmeyen malumatın derlenmesi amacıyla sınırsız bir biçimde güvenlik güçlerince toparlanabilir mi?” Bugünlerde yakındığımız telefon dinlemeleri yine de belli bir soruşturmaya bağlanabiliyor. Tamamen soruşturmadan bağımsız olarak kişisel veriler takip dilebilir mi? Günün sorusu böyle bir şeydi. Doğrusu ya, konu internet politikalarına ilişkin yasal çerçevenin evrimi açısından da önem taşıyordu. Gelinen nokta şöyle: Bu pilav daha çok su kaldırır. 

    Geçen ay Amerika’da iki hakim Snowden’ın gündeme getirdiği bu mesele ile ilgili iki farklı karar verdi. Önce 16 Aralık’ta Vaşington’dan bir hakim, güvenlik gerekçesiyle, sınırı ve amacı belli olmayan kişisel verilerin, analiz edilmek üzere toplanmasının Anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Ama ondan iki hafta sonra, New York’tan bir başka Amerikalı hakim, kişisel verilerin analiz edilmek üzere sınırsız bir biçimde güvenlik birimlerince toplanmasının, metadata programının yasal olduğuna hükmetti. New Yorklu yargıcın akıl yürütmesi doğrudan El Kaide için çalışan bir Suudi cihadistle alakalıydı. Buna göre, Pentagon saldırısı sırasında ölen İslamcı terörist Halid El Mihdar, 2000’lerin başında San Diego’dan Yemen’le yedi adet telefon konuşması yapmıştı. Güvenlik birimleri, tüm telefon konuşmalarını takip etmedikleri için, telefonların Amerika’da nereden yapıldığını belirleyememişlerdi. Bu nedenle Pentagon saldırısı engellenememiş, bir sürü insan ölmüştü. Bu nedenle metadata programları çerçevesinde sınırsız verinin derlenerek sürekli analiz edilmesi faydalı olabilirdi. Terörle mücadele düzenlemeleri çerçevesinde yasaldı. 

    Bakın ortada hiçbir sürpriz yok: Birincisi, Sanayi devrimi nasıl sistematik çöp üretimine yol açtıysa, bilgi işlem devrimi de sürekli veri üretiyor. İkincisi, bu verileri bir yerlerde toplamak artık eskisine göre çok ucuzladı. Üçüncüsü, bu verileri işlemek, üzerinde analiz yapmak da artık daha kolaylaştı. Bu amaçla geliştirilen algoritmalar sürekli iyileşiyor. Dördüncüsü, bu verilerin bir yerlerde olduğunu bilmek, ister istemez onlara erişimi kolaylaştırıyor. Beşincisi, verilere eriştiğiniz anda insanoğullarının davranış biçimi ile ilgili bir hazineye erişeceğini herkes biliyor. Ne yok? Hukuki çerçeve bu yeni döneme tam olarak uyum sağlamış değil. Bu alan yeni yeni gelişiyor. 

    Peki ya Türkiye’deki durum? Biz daha cilalı taş devrine bile ulaşabilmiş değiliz. Alan düzenlenmeyince ne oluyor? Bizim de dahil olduğumuz Kıta Avrupası hukuk sisteminde eğer Kitap bir alandan bahsetmiyorsa, o işler otomatik olarak yasak olur. Türkiye yenilikler sürecinde geride kalıyor. Ama kimin umurunda? Bazen Türkiye’de yenilikler yapılsın diye dağıtılan milyarlarca doların, yalnızca yeşillik olsun diye dağıtıldığını düşünüyorum. Yeşillik olsun, dostlar alışverişte görsün, “bravo yahu bizim bakana” densin diye yani.

     

    Bu köşe yazısı 07.01.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır