Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Sivil siyaset anayasa yapmayı neden beceremedi?

    Güven Sak, Dr.13 Aralık 2013 - Okunma Sayısı: 1585

    Öncelikle ilk sivil anayasa yapma girişimimizin başarısızlığına bakarken bu süreçte somut olarak ne yapıldığı ile ilgilenmemek gerekiyor.

    Öyle anlaşılıyor ki, 2011 yılı sonunda başlayan yeni anayasa yapma süreci şimdilik yarıda kaldı. 1789 Fransız devriminden beri, 806 anayasa yapma girişiminden rasgele seçtiği 148’ine bakan Levent Gönenç Hocamız, ortalama anayasa yapma süresinin 16 ay olduğunu söylemişti. Sivil siyaset yaklaşık 25 ay uğraştı, didindi ama ilk denemesinde anayasa yapmayı beceremedi. Umarım bu iş Myanmar Anayasası gibi olmaz. Orada askerler tam 17 yıl uğraştılar bir anayasa çıkarmak için. 2012 başındaki ‘Anayasa Vatandaş Toplantıları’nda milletin yüzde 75’i darbe anayasasını beğenmiyordu. Ama siyasetçiler bunu kaldırıp yerine yenisini koyamadılar.

    Ne yapalım, memleketin derin bir katılımcı anayasa yapma geleneği vardı da bunu bilmedikleri için mi beceremediler? Yok canım, tarihte bir ilkti. Nasıl yapılacağını onlar da bilmiyordu. Doğrusu biz de hâlâ biliyor değiliz. Ama Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı ortadan kalkmadı. Önemli olan nedir? Bugün yarıda kalan başarısız deneyden dersler çıkarmaktır. Ders çıkaralım ki bundan sonraki denemede daha başarılı olalım. Nasıl olsa yeniden deneyeceğiz. Bugün müsaadenizle, bu ilk deneyden çıkardığım dersleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle ilk sivil anayasa yapma girişimimizin başarısızlığına bakarken, bu süreçte somut olarak ne yapıldığı ile ilgilenmemek gerekiyor. O nedenle, komisyonun üzerinde anlaştığı söylenen ve ortada dolaşan o 60 maddede neler yazdığı ya da neler yazmadığı hiç önem taşımıyor. Bir ders çıkaracaksak, dönem içi çıktılara bakarak değil, sürecin tasarımına bakarak çıkarmamız gerekiyor. İlk tespit şu olsun: Anayasa yapma sürecini yanlış tasarladığımız için bu süreç tamamlanamadı.

    Ama burada aklımda olan, zinhar o manasız “Dört siyasi partinin ortak mutabakatını arıyor olmak, süreci yanlış tasarlamaktı” açıklamalarını kastetmiyorum. O görüşün, vıdı vıdı bir teknisyen görüşü olduğu kanaatindeyim. Yarın bir daha denediğimizde, yanlışa prim vermemekte fayda var. Anayasa sürecinin liderlerin ortak mutabakatı olmaksızın tamamlanabilmesi bizim sistemimizde zaten mümkün değil. Liderler arasında kapalı kapılar ardında bir görüş alışverişi olmadan böyle kapsamlı bir değişiklik zaten olamazdı. Nitekim olmadı. Bu da ikinci tespitim olsun.

    Geleyim üçüncü noktaya... Ben başlangıçtaki temel hatanın, eski anayasaya bakarak, yeni anayasa yazmak olduğunu düşünüyorum. Bizim maliye geleneğimiz nasılsa anayasa geleneğimiz de aynı galiba. Yenisini yaparken, hep daha önce yazılmış metinlerden kopya çektiğimiz için bir gıdım yol alamıyoruz. Memleketin maliyecileri nasıl en başarılı vergi kanununun zaten bundan önce yazılmış olan olduğunu düşünüyorlarsa, hukukçular da galiba en mükemmelinin zaten daha önce yazılmış olan anayasa olduğu kanaatindeler. Yanlıştan kopya çekerseniz yalnızca bir kez daha yanlış yaparsınız. Ben ilk hatanın, tartışmayı yeni anayasanın dayanması gereken temel ilkeler yerine, eski anayasanın maddelerinden başlatmak olduğunu düşünüyorum. Geleyim dördüncü tespitime... Yeni anayasa madde önerilerini siyasi partilerin kendilerinden istemek bence tartışmada gereksiz bir patika bağımlılığı yaratıyor. Öneri masaya bir kere, parti önerisi olarak geldi mi, virgülüne dokunulsa “Biz onu oraya bilinçli koyduk” oluyor. Halbuki, parti temsilcilerine ilkeleri tartıştırdıktan sonra, madde önerileri, masaya dışarıdan gelseydi tartışma süreci daha sağlıklı yönetilebilirdi. Yanlış yaptık. Böyle oldu.

    Beşincisi ise tartışma sürecini kamuoyu denetiminden kaçırmakla alakalı gibi geliyor bana. Ocak 2013’te yapılan bir kamuoyu araştırmasında, milletin yüzde 62’si komisyonun çalışmalarından haberdar değildi. Baştaki destek sürdürülemedi. Artık bundan sonraki denemeye kısmet. Bunlar benim görebildiğim tasarım hataları. Peki, siyasi gündemden bağımsız bir anayasa yapma süreci olur mu? Olmaz. Yukarıdaki her şey doğru gitseydi, yine de bu ilk deneme başarısızlıkla sonuçlanır mıydı? Evet. Her şey doğru yapılsa bile, çözüm süreci yine böyle üç seçime rast gelseydi, bu iş yine bitmezdi. Demek ki neymiş, takvime bakmadan anayasa yapılmazmış.

    Düzelteyim: Niyet, karnından konuşarak çözüm süreci götürmekse, takvime bakmadan anayasa yapılmazmış.


    Bu köşe yazısı 13.12.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır