Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Kargadan başka kuş bilmeden, ilk 10 arasına girilmez

    Güven Sak, Dr.24 Eylül 2013 - Okunma Sayısı: 1761

    Şirketlerimizin küresel bir bakış açıları yok. Kamunun tasarladığı destek mekanizmaları da küresel ölçekte olup bitenleri ancak geriden takip ediyor.

    Türkiye hâlâ dışa açık değil. Kabul edelim, biz içine kapalı bir ülkeyiz. Osmanlı atalarımız öyle değildi. Onlar dışa açık bir imparatorluk yönetiyorlardı. Dünyada neler olduğunu yakından takip ediyorlardı. İstanbul’u dünyanın merkezi yapmak için çalışıyorlardı. İmparatorluğun can çekişmesi bile onun için bir yüz yıl sürdü. Türkiye, imparatorluğu kaybetmenin getirdiği travmayı daha tam olarak aşamadı. İçe kapandı. Kabul edelim, dünyada neler olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Dünyada neler olduğunu takip etmeyince ne oluyor? Bir teknoloji şirketi sahibinden geçenlerde duyduğum oluyor. Geleceği tasavvur edemeyince, esas olarak, geçmişle rekabet etmek için stratejiler geliştiriyoruz. Kamunun tasarladığı destekler ve özel sektörün gelişme adına akıl edebildikleri hep aynı sınırlar içinde dolanıyor: Biz hâlâ bu topraklarda kargadan başka kuş bilmiyoruz. Karga dışındaki rengarenk kuş sürüsünü bilmiyoruz.

    Kargadan başka kuş bilmemenin iki sonucu var bana sorarsanız. Birincisi, şirketlerimizin küresel bir bakış açıları yok. İkincisi, kamunun tasarladığı destek mekanizmaları da küresel ölçekte olup bitenleri ancak geriden takip ediyor. İlkinden başlayayım müsaadenizle. Şirketlerimiz dışa açılmıyor mu, dışarıyla ilgilenmiyor mu? Turgut Bey’den beri açılıyor. Bir dışarısı olduğunu biliyorlar. Memlekette 60 bin civarında imalat sanayii firması var. Bunların 48 bin tanesi ihracat yapıyor. Şöyle diyeyim: İmalat sanayiinde çalışan her dört şirketten üçü dışarıya mal satıyor. Bugün oraya, yarın buraya satıyor. İlgisi bir yıl ya da iki yıl sürüyor ama bir ilgi var. Peki, bu nasıl bir ilgi? Şirketlerimiz, öyle küresel bir büyüme stratejisine sahip oldukları için dışarıya açılmıyorlar. Bizimkiler genellikle iç pazarda sıkıntı olduğunda, zorunluluktan ya da verilen teşvikleri satın almak için dışa açılmayı hatırlıyorlar. Bir büyüme stratejisi onları farklı ülkelere doğru çekmiyor, memlekette olup bitenler onları ittikçe oralara gidiyorlar. Bu iyi mi? Bana kalırsa, geçen yüzyıldan kalma. Biz dışarıya, mal kataloğunu alıp satış yapmak için gidiyor, sonra hemen memlekete nasıl geri döneriz diye uçak tarifelerine bakıyoruz. Gittiğimiz ülkeye büyümek için değil, depodaki malı satıp, parayı kapıp memlekete geri dönmek için gidiyoruz. Üstüne üstlük, geçen yüzyıldan kalma bu iş modelinde nasıl da başarılı olduk diye bir de seviniyoruz. Hatamızın farkında bile değiliz.

    Kargadan başka kuş bilmemenin ikinci sonucu ise memleketteki kamu politikaları ile alakalı elbette. Geçenlerde Türkiye’den dünyaya açılmaya çalışan teknoloji şirketi sahibi bir dostum, “piyasaya tepki vermek yerine 10 sene sonrasının stratejisini belirleyecek” birilerini bulabilmenin zorluğunu anlatıyordu. Diyelim, şansınız yaver gitti, Mark Zuckerberg İstanbul’a gelip sizin şirkette iki yıl çalışmaya razı oldu. Getirebilir misiniz? Zor. Ortada kocaman bir 4817 sayılı Yabancıların Çalıştırılması Hakkında Kanun var. Bu kanuna dayalı yönetmeliğe göre, bir yabancıya karşı beş adet Türk’ü çalıştırıyor olmanız gerekiyor. Şöyle bir düşünün: Yeni ve büyük fikirler yeni kurulan mikro işletmelerden çıkıyor. Burada da başlangıçta üç dört kişi çalışıyor. Diyelim böyle ileriye yönelik fikir üretebilecek, dört arkadaşsınız. Biri Türk, orada sorun yok. İkincisi Mark Zuckerberg, onu istihdam etmek bir şans ama bunun için beş de Türk lazım. Üçüncünüz Iraklı ve de alanında pek iyi ama ona da bir beş Türk lazım. Dördüncünüz Moğol, dedim ya alanın en iyilerini derliyorsunuz, ama ona da bir beş Türk lazım. Sonuçta üç yabancı için 15 Türk lazım, hadi sizi düşelim, sonuçta 14 Türkü fazladan işe almak, bir de üstelik masraflarını ödemek lazım. Mikro işletme oldu 18 kişilik kocaman bir dev. Şimdi bu düzenleme burada yıllardır duruyor ve bir Allah’ın kulu bundan şikâyet etmiyorsa, vaziyet nedir? Türkiye ve Türk şirketleri dışarıya kapalıdır ve de bugünün problemleri ile uğraşmaktan yarını tasavvur etmeye vakitleri de ufukları da yoktur.

    Kargadan başka kuş bilmeden, ilk 10 ekonomi arasına girilmez. Ben şimdiden hatırlatayım, boşuna enerjinizi israf etmeyin. Malum, israf haramdır.


    Bu köşe yazısı 24.09.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır