Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Boş avuntu

    Fatih Özatay, Dr.07 Eylül 2013 - Okunma Sayısı: 1235

    Varsayalım ki şimdiye kadar Türkiye'den beş sent bile dışarı çıkmamış olsun. Önümüzdeki dönemde de çıkmayacağını düşünelim. Rahatlayacak mıyız?

    Şöyle söyleniyor: “Türkiye’den çok sınırlı miktarda para çıkışı oldu.” Rakamlar veriliyor. Bu rakamlar üzerine televizyonlarda çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Korkulanın gerçekleşmediği belirtilerek rahat nefes alınıyor. Sonra döviz kuru ve faiz artışı karşısında bir miktar şaşırılıyor.

    Varsayalım ki şimdiye kadar Türkiye’den beş sent bile dışarı çıkmamış olsun. Önümüzdeki dönemde de çıkmayacağını düşünelim. Rahatlayacak mıyız?

    Ne gezer… İki nedenle. Birincisi, döviz giderlerimiz ile döviz gelirlerimiz arasında ilki lehine önemli bir fark var. Yani, cari işlemler açığımız yüksek bir düzeyde. Geçen yıl 48, bu yılın ilk altı ayında ise 36 milyar dolar cari açık verdik. Varsayalım ki önümüzdeki on iki ay 60 milyar dolar cari açık vereceğiz. Bu kadar dış finansman bulmak zorundayız. Yani, bu kadar yeni (taze) döviz girişine ihtiyacımız var.
    İkinci neden ‘geçmiş günahlar’la ilgili. Şimdi şöyle düşünelim: Önümüzdeki dönem hiç cari açık vermeyelim. Dolayısıyla mal ve hizmet ihracatından elde edeceğimiz döviz gelirleri, mal ve hizmet ithalatı nedeniyle yapacağımız döviz ödemelerini birebir karşılasın. Peki, geçmiş yıllardaki cari işlemler açığımız nedeniyle yüklendiğimiz borçlar ne olacak? Bunların bir kısmının vadesi gelmeyecek mi? Vadesi geleni ödemek zorunda değil miyiz? Normal koşullar altında vadesi gelen kadar yeni borçlanma yapıyorsak bir sorun olmuyor. Peki, yeni para girişi olmazsa ne olacak?

    Kısacası, hiç para çıkışı bile olmasa hem yeni cari açığımızdan doğan finansman ihtiyacımız için hem de vadesi gelen borçlarımızı ödemek üzere taze döviz girişine ihtiyacımız var. Resmi açıklamalarda sözü edilen para çıkışları, bizim şirketlerimizin hisse senedini ve hazinemizin tahvillerini tutan yabancıların, bunları satıp elde ettikleri liraları dövize çevirip ülkelerine götürmeleri ile ilgili. Sınırlı miktarda olduğu belirtilen bu. Zaten çok büyük bir kriz olmadıkça, beklenen de sınırlı olması.

    Nedeni açık: Elinde hisse senedi tutan tüm yabancılar hisse senetlerini kısa sürede satmaya çalışsalar, hisse fiyatları keskin biçimde düşecek; yüklü miktarda zarar edecekler. Keza, ellerinde hazine tahvili olan yabancıların hepsi yine kısa sürede bu tahvilleri satmak isteseler, bu defa tahvil fiyatları düşecek; yine yüklü miktarda zarar edecekler. Bitmedi. Bir de işlemin ikinci ayağı var. Elde ettikleri liralar ile döviz alacaklar yabancılar. Bu sefer kur keskin biçimde yükselecek; kurun yükselmediği bir duruma göre çok az döviz alabilecekler. Bir de bu nedenle zarar edecekler.

    Kısacası, böyle finansal gerginlikler büyük krizlere dönüşmedikçe beklenen, bu tür para çıkışlarının hem sınırlı olması hem de zamana yayılması. Dolayısıyla resmi açıklamalarda dile getirilen ‘para çıkışlarının sınırlı miktarda olması’ zaten beklenen bir olgu. Bunda avunulacak fazla bir şey yok.

    Mevcut koşullarda, önemli olan, mevcut finansman ihtiyacımızı taze para girişleriyle karşılayıp karşılamadığımız. Karşılayamamak, finansman ihtiyacını azaltmak zorunda kalmak anlamına geliyor. Yani, altyapı ya da fabrika yatırımları için daha az yatırım malı, yurtiçi üretimde kullanmak üzere daha az aramalı ve daha az enerji ithalatı yapmak zorunda kalmak demek. Bunun Türkçesi ise daha az büyümek ve daha az istihdam yaratmak oluyor.

    Bu köşe yazısı 07.09.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır