Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Ortadoğu yanarken petrol fiyatı neden zıplamıyor?

    Güven Sak, Dr.30 Ağustos 2013 - Okunma Sayısı: 1285

    Ortadoğu, Amerika için eskisi kadar önemli değil. Çin için önemli. Ödevini yapmayan Türkiye için ne yazık ki hâlâ önemli.

    Geçenlerde, BBC televizyonunda seyrettiğim bir programı yeniden hatırladım. Tom Friedman’ın, Amerikan New York Times gazetesindeki son yazılarından birini okuyordum. Yazıdaki soru, tam başlıktaki soruydu: “Ortadoğu yanarken petrol fiyatları neden zıplamıyordu?” Eskiden olsa fiyatlar iki katına yükselirdi. 100’lerde dolanan fiyat 200’e doğru hareketlenirdi. Ama şimdi kimse o kadar da rahatsız değil. Yazıyı okurken, ben, o, yıllar önceki programda Zeki Yamani’nin söylediği sözleri hatırladım: “Taş devri etrafta taş kalmadığı için sona ermedi” demişti deneyimli politikacı, “Petrol devri de etrafta petrol kalmadığı için sona ermeyecektir”. Galiba bir devrin sonuna geldik. Petrol işinde Churchill devrinin sonuna geldik. O nedenle de, petrol fiyatları, Ortadoğu’da artan politik istikrarsızlığa eskisi gibi tepki vermiyor. Şimdi bu nasıl bir yeni dönemdir? Bizim için iyi midir?

    Galiba petrol işinde Churchill devrinin sonuna geldik. 1911’e, Winston Churchill, İngiliz Donanma Bakanı’ydı. Hemen işe koyuldu. İmparatorluğun gözbebeğini modernleştirmek için çalışmaya başladı. O vakit, İngiliz savaş gemileri kömürle yol alıyordu. Churchill, savaş gemilerinin petrolle çalışması üzerine bir öneri getirdi. Böylece gemiler daha az enerjiyle iki kat daha hızlı hareket edeceklerdi. Londra’da bu rapora ilk tepki, “İngiltere kömür üretiyor, petrol değil” biçimindeydi. Petrolde dışa bağımlılık ilk kez gündeme geliyordu. Churchill buna karşı, bugüne kadar gelen doktrini ortaya koydu: “Demek ki bundan böyle petrolü ya biz çıkaracağız ya da nasıl çıkarılacağını kontrol edeceğiz.” Bundan sonra, Büyük Britanya, önce British Petroleum (BP) şirketinin %51 hissesini kontrol etmeye başladı. Sonra işe İran’dan başladılar. Petrol üreten ülkelerin siyasetine karıştılar, sınırları yeniden çizdiler. Bizim imparatorluğu böyle dağıttılar. Irak’ın sınırlarını böylece çizdiler. Ama şimdi bakınca, sanki bir yeni döneme giriyoruz. Artık Ortadoğu petrolünü o kadar yakından kontrol etmek gerekmiyor. Çin ve Türkiye gibi arada kalmış ülkeler için gerekiyor ama Amerika için o kadar da çok gerekmiyor. Amerika, 1973’te, petrol tüketiminin % 60’ı için dışa bağımlıydı. Şimdi bu bağımlılık oranı yüzde 36’ya indi. Bizim için değil ama onlar için dünya değişti. Nasıl değişti? Üç biçimde değişti. Birincisi, petrol fiyatlarının varil başına 100 doları aşması ile birlikte, dünyanın her yerinden daha pahalıya da olsa, petrol çıkarabilmek mümkün hale geldi. Yenilenebilir enerji, kaya gazı gibi yeni yollar bulundu. İkincisi, enerji verimliliği yönünde atılan adımlar sayesinde, 1973’e göre 2012’da, milli gelirin bir birimini üretmek için gereken enerji miktarı % 60 azaldı. 2012’den 2035’e kadar, bugüne göre, yüzde 50’lik bir azalma daha bekleniyor. Ne oldu? Mevcut hayat tarzımızı daha az enerji ile idame ettirecek teknolojik bir sıçrama gerçekleşti. Artık otomobillerimiz daha az enerji tüketiyor. Kırmızı ışıkta durunca motor kendiliğinden kapanıp yeşil yanınca açılıyor. Üçüncüsü, bina yapım tekniklerinde bir büyük değişim oldu. Yeşil büyüme için gereken sektörler desteklenmeye başlandı. Sonunda ne oldu? Bakın bugün Ortadoğu’ya... Mısır, Suriye, Irak, Tunus, Yemen artık yönetilebilir ülkeler olmaktan çıktılar. Devlet dışı aktörlerin önemi arttı. Bölgenin en normal ülkesi Umman’da bile gösteriler yapılır oldu. Suriye’de uygarlığımızın duruma artık müdahale etmesi bekleniyor. Ama bakın, petrol fiyatlarında öyle bir ikiye katlanma eğilimi de görünmüyor.

    Peki, Türkiye bu yeşil büyüme işinin neresinde? Daha başında. 10. Kalkınma Planı ilk kez yeşil büyümeden bahsediyor. İlk kez, kentsel dönüşümün sanayi politikası aracı olarak kullanılacağı söyleniyor. İlk kez, kentsel dönüşüm ile inşaat malzemeleri sektöründe yapısal dönüşümün hedeflenmesi gerektiğinden söz ediliyor. Ama daha işin başındayız. Laftan eyleme geçeceğiz. Ortadoğu, Amerika için eskisi kadar önemli değil. Çin için önemli. Ödevini yapmayan Türkiye için ne yazık ki hâlâ önemli. Konuyu abartıp yeni bir imparatorluk kuracakmış gibi yapmasak, bu bölgede bayağı işimiz var. Ama biz angajman kurallarını bir türlü ezberleyemedik. Hadi bakalım.


    * Bu köşe yazısı 30.08.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır