Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Niye kimse Türkiye'ye güvenmiyor?

    Güven Sak, Dr.23 Ağustos 2013 - Okunma Sayısı: 1741

    Dün yaşadığımız ferahlık Amerikan Merkez Bankası'nın son dönemde yaptıklarındandı. Bugün yaşayacağımız sıkıntılar da onun eskisi gibi davranmamasından olacaktır.

    Geçenlerde bir fon yöneticisi ile yaklaşık bir saat konuştum. Türkiye ekonomisi ile ilgili sohbet edelim demişti. Halbuki konu öyle dört başı mamur iktisat muhabbeti çıkmadı. Son derece yalın bir sorusu vardı: “Türkiye, liranın hızla değer kaybetmesini mi faizlerin hızla yükselmesini mi tercih eder?” Bir nevi, kırk katır mı kırk satır mı gibi yani. Soruyu merkez bankası ne yapar diye de sormadı. İşini biliyordu. “Hükümetiniz ne yapar?” dedi. Tek merak ettiği mesele buydu. Liranın hızlı değer kaybını sessizce seyir mi edersiniz, korkup faizleri hızla yükseltir misiniz? Ülke parasının hızlı değer kaybına yönelik Türk hassasiyetini anlamıyordu. Fiyat intibakı, ekonomideki dengesizliği düzeltecekken nereden çıkıyordu bu manasız iktisat dışı hassasiyet. Ben o günden beri galiba hep aynı konuyu düşünüyorum. Niye kimse Türkiye ekonomisine güvenmiyor? Niye kimse Türkiye’yi sevmiyor?

    Bu günlerde gözlerimiz döviz kurunda. Lira, dolara karşı değer kaybediyor. Yurtiçinde elinde lira olanlar, onları dolar ile değiştirmek için yarışıyor. Dolar talebi artıyor, lira talebi azalıyor. Lira değer kaybediyor. Dolar değer kazanıyor. Herkesi biraz tedirgin görüyorum. Halbuki, ne kadar iyi eğitimli olursa olsun, Seneca’dan beri biliriz ki, gladyatörü öldüren korkudur. Korktuğunu belli eden sonunu kendi hazırlar. Hatırlayın, daha kısa bir süre önce, lira, dolara karşı değer kazanıyor diye dertleniyorduk. O zaman, bugünün tersine, herkes, dolarlarını verip lira almaya çalışırdı. Lira talebi artarken dolar talebi azalıyordu. Serbest kur rejiminde kazanın doğurduğuna inananların, kazanın öldüğüne inanmaya da hazır olmaları gerekir. Dün ortada dolar cinsinden bir likidite bolluğu vardı. Bugün artık o işin sonuna geldik. Dün Amerikan ekonomisi kötü durumdaydı. Şimdi iyileşme yolunda. Dün fazla para buraya park etmişti. Şimdi parktan çıkma hazırlığı içinde. Dün o ortam sayesinde Türkiye’de bir bereket vardı. Şimdi o ortam bitti. Kazan, bir nevi, öldü.

    Peki, bu yeni ortamda, niye kimse Türkiye’ye güvenmiyor? Bize zaten güvenmezlerdi, bu bir. Size bir rakam vereyim. Şimdilik unutun o cari işlemler açığının milli gelir içindeki payını, mutlak açık miktarına bakın. Mutlak açık rakamlarına bakarsanız, dünyada en yüksek cari işlemler açığı veren ülkeler arasında Türkiye, Hindistan’la birlikte ilk beş içinde yer alıyor. Şöyle düşünün, en büyük on yedinci ekonomiyiz ama cari işlemler açığında dünya beşincisiyiz. Yapısal meselemiz işte buradan geliyor. En yüksek cari açık Amerika’nın, yaklaşık 750 milyar dolar. Hindistan 155 milyar dolar ile üçüncü. Beşinci Türkiye, yaklaşık 100 milyar dolarla. Bugün Amerika zorluk çekmiyor, biz çekiyoruz. Hindistan çekiyor.

    Amerika’ya güveniyorlar. Ama bize güvenmiyorlar. Amerikan açığı nasıl finanse ediliyor? Herkes Amerikan parasını alıp Amerikan varlıklarına yatırıyor. Basılan toplam doların yüzde 85’ini Amerika dışında birileri elinde tutuyor. Yabancı tasarruflar, Amerika’ya böylece gidiyor. 1990’ların başında, kullanımdaki dolarların yüzde 50’si 100 dolarlık banknottu, 2000’lerin başında bu oran yüzde 67’ye çıktı. Şimdi krizle birlikte bu oran yüzde 78 oldu. Herkes Amerika’ya, Amerika Doları’na güveniyor. Ama liraya güvenmiyor. O zaman da liradan dolara kaçıyor. Demek ki cari açık sorunu için öncelikle güven vermek gerekiyor. İkincisi, son dönemde, uluslararası yatırım pozisyonuna bakarsanız, Türkiye’nin dış yükümlülüklerinin yüzde 50’sinden fazlası kısa vadeli fonlardan oluşuyor. 2009 başında dış yükümlülüklerimizin sadece üçte biri kısa vadeliymiş.

    Yatırımcı neden kısa vadeli bir kontratla lira cinsinden yatırım yapmayı tercih eder? Yaptığı yatırımın şartlarını kolaylıkla yeniden pazarlık konusu yapabilmek için elbette. Kısa vadeli fon demek, manevra kabiliyeti yüksek, pazarlık gücü fazla yatırım yöntemi demektir. Ülkeye güven azsa, yatırımcının pazarlık gücünü yükseltecek araçlara yönelmesi yalnızca doğaldır.

    Amerikan Merkez Bankası’nın artık eskisi gibi davranmayacak olması küresel belirsizlik miktarını yükseltecek, küresel fiyat volatilitesini arttıracaktır. Dün yaşadığımız ferahlık, Amerikan Merkez Bankası’nın son dönemde yaptıklarındandı. Bugün yaşayacağımız sıkıntılar da onun eskisi gibi davranmamasından olacaktır. Telaşa kapılmanın âlemi yoktur. Fiyatlar azıcık gürültülü bir biçimde de olsa yerine oturmaktadır. Kısa vadede ortada bir yapısal hadise vardır. Bu yapısal mesele karşısında, isterseniz rezerv eritin, isterseniz durmadan faiz arttırın, akacak kan damarda durmaz. Fiyatların yerine oturması iyidir.


    Bu köşe yazısı 23.08.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır