Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Ondan, bundan..

    Fatih Özatay, Dr.17 Ağustos 2013 - Okunma Sayısı: 835

    Kısa sürede ve oldukça yüksek bir artış elbette istemiyoruz ama yurtiçi tasarruf oranımız düşük olunca bu istek 'kader işte' çaresizliğine dönüşüyor.

    Uzun bir zamandır kredi verilerine bakmıyordum. Merkez Bankası’nın hesapladığı gibi (döviz kuru hareketlerinden arındırılmış haftalık değişimlerin on üç haftalık ortalamasının yıllıklandırılmış biçimi) hesap yapmak için bilgisayarımda oluşturduğum veritabanında son gözlem mayıs ortası içindi. Oysa ağustos başına ait haftalık veriler yayımlanmış durumda. Veritabanını güncelleyince, ‘yok artık’ dedim. ‘Yok artık’; çünkü bir ara kredi artış oranının finansal istikrar açısından en fazla yüzde 15 olması gerektiği söylenmişti kamuoyuna.

    Durum şöyle: 2013’ün ilk çeyreğinde ortalama artış oranı yüzde 21,7. Bu değer, 2012’nin ikinci yarısında gözlenen kredi artış oranının yüzde 50 kadar üzerinde. ‘Olur böyle şeyler’ deyip geçebiliriz. Ama izleyen dönemde gerçekleşen artış oranı daha da yüksek: İkinci çeyrek ortalaması yüzde 30. Bitmedi: Temmuzun ilk haftası ile başlayan son beş haftalık dönemin ortalaması ise yüzde 36,6! Yanlış anlamayın: Ünlem işareti koymamın nedeni bir değer yargısı belirtmek değil. Sonuçta ‘sihirli’ yüzde 15 üst sınırını telaffuz eden ben değilim. O üst sınır ile gerçekleşme kıyaslanınca ünlem gerekti; başka bir nedeni yok...

    İşsizlik oranında dikkatimi çeken nokta şu: Hafif bir seviye artışı var. Eylül 2011 ile Ağustos 2011 arasında yüzde 8,9 ile yüzde 9,2 arasında katılık göstermişti. Oysa Eylül 2012-Mayıs 2013 arasında yüzde 9,4 ile yüzde 9,6 arasında dalgalandı. Olumlu bir gelişme olmadığı açık. Öyle görünüyor ki işsizlik oranı eski katılık düzeyi olan yüzde 10’a yaklaşacak zamanla.

    Ödemeler dengesi açısından kayda değer gelişme ise son iki ayda gerçekleşen finansmanın, finansman gereksiniminin altında kalması. Muhtemelen önümüzdeki birkaç yılın önemli bir bölümü benzer bir şekilde geçecek. Türkçesi şu: Yurtdışından borçlanma ‘imkânlarımız’ kısıtlı olacak. Bu nedenle de büyüme oranımız üstten sınırlanacak. Ayrıca daha yüksek bir kur ve daha yüksek bir faiz haddimiz olacak. Bu olguya alışmamız gerekiyor. Asıl sorun, ‘daha yüksek’in ne kadar ‘daha yüksek’ olacağı ve ne hızla gerçekleşeceği. Kısa sürede ve oldukça yüksek bir artış elbette istemiyoruz ama yurtiçi tasarruf oranımız düşük olunca, bu istek ‘Kader işte!’ çaresizliğine dönüşüyor; bekleyip göreceğiz. ‘Hayırlısı’ yani...

    Peki, bu ortamda, Merkez Bankası salı günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında ne yapar? Valla, Merkez Bankası’na göre ‘Orta vadede enflasyon hedefi tutacak’, ‘2014 ortaları gibi kredi artış oranı arzu edilen düzeye inecek’ ve dahi ‘büyüme de Orta Vadeli Program’la uyumlu bir düzeyde gerçekleşecek olduğuna göre, fazla sorun edecek bir şey yok. Son cümlede ne kadar çok ‘orta’ sözcüğünün geçtiğinin farkındayım ama elimden daha iyisi de gelmiyor; ne yapayım? Orta vadede bu zafiyeti düzeltirim inşallah.

     


    Bu köşe yazısı 17.08.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır