Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Yılın ikinci yarısına bakış

    Fatih Özatay, Dr.13 Ağustos 2013 - Okunma Sayısı: 705

    Sanayi üretimi ikinci çeyrekte 2011'de gerçekleşen yüksek artış oranlarının çok altında ancak işin bir de olumlu tarafı var.

    Haziran ayı sanayi üretim verileri dün açıklandı. Aylık rakamlar fazla oynama gösterebiliyor; üçer aylık ortalamalara bakıyorum. İkinci çeyrekteki yıllık üretim artışı yüzde 3,2. Bu artış oranı 2011’de gerçekleşen yüksek artış oranlarının çok altında. Hatta kişi başına büyümenin neredeyse durma noktasına geldiği 2012’nin ilk yarısının da altında. Ancak işin bir de olumlu tarafı var. Şöyle:

    Sanayi üretiminin (bir yıl öncesine kıyasla) artış oranı 2011’in ilk çeyreğinden beri azalmaya başlamıştı. Bu eğilim, kesintisiz olarak geçen yılın son çeyreğine kadar sürdü. Her çeyrekteki yıllık üretim artış oranı bir önceki çeyrekten daha düşük oldu. Böylelikle, 2011’in ilk çeyreğinde yüzde 14,9 olan artış oranı, 2012’nin son çeyreğinde yüzde 0,9’a kadar düştü. Bu yılın ilk yarısına ilişkin veriler, 2011’in başı ile 2013’ün ilk yarısı arasında kalan dönemin en kötüsünün geçen yılın son çeyreği olduğuna işaret ediyor. Sanayi üretimi o çeyrekte dibe vuruyor, bu yılın ilk çeyreğinde hafif bir kıpırdanma gösteriyor. İkinci çeyrekte biraz daha iyileşme var. Böylelikle, bu yılın ilk yarısının, geçen yılın son yarısına kıyasla daha iyi geçtiği ortaya çıkıyor.

    Henüz ulaşılan üretim temposu tatmin edici değil. Yılın ilk yarısında ortaya çıkan üretim artış eğiliminin önümüzdeki dönemde de süreceğine emin olsak, sözünü ettiğim olumsuzluk sorun olmayacak. Oysa yılın ikinci yarısının büyüme açısından olumlu geçmeyeceğine dair çok sayıda gösterge var. Son aylarda uluslararası finansal piyasalarda ortaya çıkan ve yükselen piyasa ekonomilerini olumsuz etkileyen gerginlik nedeniyle risk alma iştahı azaldı. Sonucunda, faizler yükseldi ve lira belirgin biçimde değer kaybetti.

    Yılın ilk yarısında sanayi üretimindeki kısıtlı iyileşme özel yatırım harcamalarında bir artış olmamasına rağmen gerçekleşmişti. İkinci çeyreğin milli gelirinin, dolayısıyla özel yatırım harcamasının ne düzeyde olduğunu bilmiyoruz. Ancak hem geçen yılın son çeyreği hem de bu yılın ilk çeyreğinde özel yatırım harcamaları keskin biçimde azalmıştı. İkinci çeyrekteki yatırım artışı nasıl gerçekleşmiş olursa olsun, bundan sonrası için durum şu: Finansal piyasalardaki gerginlik ve ona bağlı olarak ortaya çıkan gelişmeler yatırım iştahını törpüleyici bir ortam yaratıyor. 

    Türkiye’nin yurtdışına olan yükümlülükleri, yurtdışından alacaklarını önemli miktarda aşıyor. Merkez Bankası’nın uluslararası net yatırım pozisyonu verilerine ve bu verileri değerlendirdiği son raporuna göre, 2012 yılı sonu itibariyle Türkiye’nin durumu G-20 ülkeleri içindeki gelişmekte olan ülkeler arasında en kötüsü. Bizim yükümlülüklerimiz ile alacaklarımız arasındaki fark milli gelirimizin yüzde 53’ü iken, bize en yakın olan ülke Meksika’nınki yüzde 42. Üstelik mayıs ayı itibariyle (nisana göre azalmakla birlikte) bu fark daha da yükselmiş vaziyette. Dahası, bu farkın yüzde 70’i şirketler kesiminden kaynaklanıyor. Son aylardaki kur artışı, bu durumda şirketler kesiminin bilançosunu kötüleştiren bir gelişme. Hem bu unsur hem de daha az borçlanma olanağı, ikinci yarıda daha fazla yatırım yapılması yoluyla bir toparlanma gerçekleşmesinin çok zor olduğunu ima ediyor.

    Altın dışı ihracat performansımızda 2012’ye kıyasla oldukça kısıtlı bir iyileşme var. Bir değişiklik beklemek için bir neden yok: İhracat kanalından da büyümeye ek bir katkı gelmesi zor görünüyor. İlk yarıdaki sınırlı toparlanma, özel tüketim ve kamu harcamalarındaki artışla gerçekleşmişti. Mevcut ortamın özel tüketim harcamalarının daha da artmasını özendirecek bir ortam olmadığı ortada. Geriye sadece kamu harcamaları kalıyor. Onun nasıl şekilleneceği için bir yorum yapmak zor; ekonomi yönetiminin elinde. Bekleyip göreceğiz.


    Bu köşe yazısı 13.08.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır