Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Buharlaşan rekabet avantajı

    Fatih Özatay, Dr.06 Ağustos 2013 - Okunma Sayısı: 860

    Döviz kuru ile sağlanan rekabet avantajı kalıcı olmuyor; buharlaşıp enflasyon olup ortadan kayboluyor.

    Temmuz ayı enflasyon verileri dün açıklandı. Yıllık tüketici enflasyonu yüzde 8,9’a yükseldi. Özellikle temel enflasyondaki (I göstergesi) artış can sıkıcı. Sekiz aydır son derece dar bir aralıkta oynuyordu ve ortalaması da yüzde 5,7 düzeyindeydi. Buna karşılık, temmuz ayında yıllık fiyat artışı yüzde 6,1 oldu.

    Farklı bir bakış açısı şu: Tüketici enflasyonu, temmuz ayında, 2006’dan bu yana gerçekleşen ortalamasının bir puan üzerine çıktı. 2006’dan bu yana gerçekleşen tüketici enflasyonu ortalaması ise bu dönemin enflasyon hedeflerinin ortalamasının çok üzerinde: Aralarındaki fark üç puan. Durun, zincir daha tamamlanmadı: Bu dönemin enflasyon hedeflerini tuttursaydık bile ihracat pazarlarımızdaki rakiplerimize kıyasla bir maliyet avantajı elde etmeyecektik; zira onların büyük bir kısmındaki enflasyon bizim hedeften daha düşük.

    Bir de zincire tersten başlayayım. Bir: İhracat pazarlarımızdaki rakiplerimizdeki enflasyon dikkate alındığında, son yedi yılda hedeflediğimiz enflasyon düşük değil. Tuttursak bile bize rekabet avantajı sağlamıyor. İki: Son yedi yılda gerçekleşen enflasyonun ortalaması, tuttursak bile bize rekabet avantajı sağlamayacak son yedi yılın enflasyon hedefinin çok üzerinde kaldı. Üç: Şu sıralarda enflasyon son yedi yılın ortalamasının da üzerinde seyrediyor.

    Şüphesiz asıl sevimsiz durum bu. Enflasyonu bir türlü kalıcı olarak yüzde 5 gibi aslında düşük olmayan bir hedefe yaklaştıramıyoruz. Enflasyon hedeflemesi rejimini açık biçimde uygulamaya başladığımız 2006 yılının başından bu yana gerçekleşen aylık enflasyonlar ile hedef arasındaki fark durumu gayet iyi özetliyor (Grafik 1).

    Söz konusu olgu, bizi eninde sonunda ihracat pazarlarımızdaki rakiplerimize karşı dezavantajlı bir konuma sokuyor. Bu durumda yurtdışına daha fazla mal satabilmek için, döviz kurunu arttırarak, yabancılar açısından mallarımızın ucuzlamasından medet umuyoruz. Oysa üretimde önemli miktarda ithal girdi kullanıyoruz. Döviz kuru artınca üretim maliyetleri artıyor. Kısacası kur artışı bir süre sonra daha yüksek enflasyon olarak bize geri dönüyor. Tam bir kısırdöngü.

    Üstelik bu kısırdöngü bir de garip bir ‘iktisadi tartışmaya’ neden oluyor. Döviz kurunun enflasyon üzerinde oynadığı role dikkat çekenlerin, döviz kurunun ihracat açısından çok da önemli olmadığını düşündükleri kanısı yayılabiliyor. Oysa bu meslekte az biraz da olsa dirsek çürüten hiç kimsenin böyle bir düşüncede olmayacağı açık. Sorun şu ki, döviz kuru ile sağlanan rekabet avantajı kalıcı olmuyor; buharlaşıp enflasyon olup ortadan kayboluyor.

    Bu köşe yazısı 06.08.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır