Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Boş övünme (3)

    Fatih Özatay, Dr.06 Temmuz 2013 - Okunma Sayısı: 884

    2003-2012 döneminde, yükselen ve gelişen ekonomilerin GSYH'si 1,95 kat artmış. Bu değer 1,43 kat olan bizimkinin çok üzerinde.

    Ne kadar iğrenç duruyor: Önde bir general. Arkasındaki sandalyelerde bir tanesi yetmezmiş gibi daha fazlası. Üstelik yanlarında din adamları ve bazı siviller. Neymiş; ülkeyi kurtarmışlarmış. Meydanlarda da kutlayanlar. Gündemde Mısır var. Mısır ekonomisi üzerine 12 Mart tarihinde iç açıcı olmayan bir şeyler karalamışım. Daha fazla yazacağım bir şey yok. En iyisi Türkiye’ye dönüp ‘boş övünme’ dizisine devam etmek. Bu dizide ‘boş övünme’ faslının hep ‘boş’ tarafına baktım. Yine öyle yapacağım. Bu fasıl çerçevesinde kişi başına gelir düzeyimizdeki gelişmeye takmıştım hatırlarsanız.


    1950-2012 döneminde kişi başına reel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) yılda ortalama yüzde 2,6 büyüdü. Son on yılda ise ortalama yüzde 3,6 oranında büyüdük. Ancak son on yılın büyüme performansı bir ilk değil. Mesela 1972 ile biten son on yılda kişi başına ortalama gelirimiz yüzde 3,8 oranında büyümüş; daha yüksek. 1993 ve 1960 ile biten on yıllarda ise ortalama kişi başına büyüme oranımız yüzde 3,4. Daha önemlisi, büyüme performansı açısından ne yazık ki son on yıl ortasından ikiye ayrılıyor. İlk beş yılın (2003-2007) kişi başına ortalama büyüme oranı çok yüksek: Yüzde 5,6. Buna karşılık ikinci beş yılın (2008-2012) kişi başına ortalama büyüme oranı çok düşük: Sadece yüzde 1,7. Dikkat ederseniz, bu oran, 1950-2002 ortalamasının oldukça altında. En önemli sonuç şu: 2003-2007 dönemindeki yüksek büyüme sürdürülebilseydi ‘övünme’ haklı olacaktı. Oysa sürdürülememiş. Bu nedenle ‘boş’ bir övünme. Sürdürülemezlik, bizim ve çoğu ülkenin alışık olduğu bir olgu ne yazık ki.


    Övünmenin ‘boş’ olmayan kısmı için dahası var. Bu ‘daha’, onu ‘boş’ tanımlamasına yaklaştırıyor üstelik. Uluslararası karşılaştırma yapınca belirginleşiyor. Şu: 2003-2012 döneminde, yükselen ve gelişen ekonomilerin GSYH’si 1,95 kat artmış. Bu değer 1,43 kat olan bizimkinin çok üzerinde. Farklı bir ifadeyle, ait olduğumuz ülke grubunun oldukça altında büyümüş kişi başına gelirimiz. Bu durumda, övünme açık biçimde ‘boş övünme’ şekline bürünüyor. Elbette ‘boş’ olmadığını göstermek için farklı bir istatistik bulmak zor değil. Mesela gelişmiş ülkelere bakılıp avunulabilir: Gelişmiş ülkelerin GSYH’si aynı dönemde sadece 1,18 kat artmış; bizimkinin altında. Beni avutmuyor oysa.


    Bu rakamlardan çok daha önemlisi var. Boş övünmenin yaygınlığı demokrasi düzeyimiz hakkında ne yazık ki derin kaygılar uyandırıyor. Yalın gerçek yukarıda özetlediğim gibi olduğu halde, Türkiye’nin ‘nasıl da yıldız gibi parladığı’ masalı bize anlatılıp duruyor. Her gün bu bombardımanın altındayız. Başka konularda iktidarı eleştirenler ‘ekonomide bu kadar da iyi durumdayken’ falan diye başlıyorlar. Evet, kötü değiliz ama el insaf, yıldız gibi falan da parlamıyoruz. Parlamak ne kelime; serde ‘hocalık’ var, not vermek gerekirse statüko açık ki ne çok iyi ne de iyi, olsa olsa orta. Bunu görmezsek statükoyu nasıl değiştireceğiz? Ortalamaya razı olmak, dahası onu ‘parlamak’ şeklinde her ‘köşede’ pazarlamak yakışıyor mu?


    Bu köşe yazısı 06.07.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır