Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Avrupa'nın krizi on yıl daha sürer mi?

    Güven Sak, Dr.05 Temmuz 2013 - Okunma Sayısı: 1254

    Ben diyorum ki, bu Avrupa'nın krizi bir on yıl daha bitmez. Beş yılda daha inkâr aşamasını aşamadılar baksanıza.

     

    Avrupa, Türkiye için önemlidir. Avrupa bu dünyada Türkiye’nin en birinci ticaret partneridir. Hâlâ ihracatımızın yarıdan fazlası Avrupa’yadır. Siz bakmayın ihracatımızın Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya doğru artıyor olmasına. Akdeniz havzası olarak bakarsanız, kuzeydeki Avrupa pazarı, Güney ve Doğu Akdeniz’in toplam pazarının yaklaşık beş katı büyüklüğündedir. Üstelik daha sofistike mallar talep etmektedir. Avrupa’nın iktisadi sıhhati Türkiye için önemlidir. Gelin görün ki, Avrupa ekonomisi, 2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizi hâlâ aşabilmiş değildir. Üstelik bir on yıl daha aşabilecek gibi görünmemektedir. Gelin bakın neden böyle düşünüyorum.

    Bence geçen haftanın Avrupa kaynaklı haberleri iki taneydi. Bir, Avrupa’da gençler arasında işsizlik ortalama yüzde 25 civarındaymış. İki, bankaları yeniden sermayelendirmek için yaklaşık 500 milyar euroluk Avrupa İstikrar Fonu’ndan 60 milyar euro ayrılması konusunda hâlâ bir karara varılamamış. Haberlerin ilki doğrudan Avrupa’nın büyüme sorununa işaret etmektedir. İkincisi ise bu büyüme sorununun uzun süre devam edebileceğinin altını çizmektedir. Avrupa’nın büyüme meselesinin kaynağında Avrupa’nın çözülemeyen bankacılık krizi yatmaktadır. Banka sermayelerini güçlendirmeden, bankacılık krizi aşılmaz, bankalar yeni bir büyüme sürecini destekleyemezler. Türkiye’nin 2001 yılında yapmaya başladığına Avrupalı dostlarımız halen cesaret edebilmiş değillerdir. Hal böyle olursa ne olur? Avrupa’nın krizi bir on yıl daha sürer.

     

    Kriz, 2008 yılında başladı. Avrupalı dostlarımız daha, bir bankacılık krizi karşısında, atılması gereken adımı atamadılar. Amerikalılar bu arada bankaların yeniden sermayelendirilmesi için yaklaşık 1 trilyon dolar harcadılar. Avrupalılar daha “500 milyar euroluk Avrupa İstikrar Fonu’ndan acaba 60 milyar euroyu bankaların yeniden sermayelendirilmesine ayırsak mı?” diye nazlanma halini aşamadılar. Geçenlerde Financial Times’ta Wolfgang Münchau, -ki kendisi bu konuda en beğenerek okuduğum yazarların başında gelir- tam da ortadaki saçmalık üzerine güzel bir özet yapmıştı. Size onu anlatayım.

    Avrupa’daki bankaların bilanço büyüklüğü yaklaşık 26.7 trilyon euro civarında. İrlanda’da banka batıkları bilançonun yüzde 10’u kadardı. Yunanistan’da ise yüzde 25’i. Bunlar açık seçik batıklar, bir de batmış olup da batmamış gibi gözüken bölüm var. Avrupa bankalarının ortalama yüzde 5 açık batığı olsa, yüzde 5 de gizlenmiş zararları olsa ne ediyor? Yaklaşık 2.67 trilyon euro. Şimdi siz “Canım bu kadar da değildir” diyor olabilirsiniz. Münchau da zaten öyle diyor. “Madem” diyor, “peçetenin üzerine hesap yapıyoruz, çok büyük bir hata yaptık diyelim, mesela İtalyan ekonomisi kadar büyük bir hata. Bu rakamdan İtalya’nın milli gelirini çıkaralım. Ne kalıyor geriye? Yaklaşık 1 trilyon euro.” Şimdi 1 trilyon euro nerede? Avrupalı dostlarımızın tartışıp tartışıp karara varamadıkları 60 milyar euro nerede? Tedavinin başlangıç noktası, hastanın hasta olduğunu kabul etmesi ise krizin beşinci yılında Avrupa daha o başlangıç noktasına bile varabilmiş gibi gözükmüyor. Ben size söyleyeyim, bu kriz daha bitmez. Avrupa’da daha büyüme filan olmaz. Bu delil yetmediyse, size bir yenisini daha söyleyeyim: Düşük faiz ile birlikte Avrupa’nın belirlenmiş maaşa (defined benefit) dayalı emeklilik sistemleri ne olur? Kamu desteğine muhtaç olurlar. Ne olur? Avrupa hükümetlerinin kamu borçlanma senedi stokları artar. Risklilikleri yükselir. Daha buraya gelmedik. Bir de bu olacak.

     

    Ben bakıyorum bakıyorum ve diyorum ki, bu Avrupa’nın krizi bir on yıl daha bitmez. Beş yılda inkâr aşamasını aşamadılar baksanıza. Peki o zaman Türkiye’ye ne olur? Türkiye’nin kendi dış ticareti ve yatırımları ile ilgili daha yenilikçi adımlara ihtiyacı vardır. Anlatırım.


    Bu köşe yazısı 05.07.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır