Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Bakalım Anayasa Mahkemesi ne yapacak?

    Fatih Özatay, Dr.29 Haziran 2013 - Okunma Sayısı: 773

    Dava, yakında finansal piyasaların odaklanacağı ana sorunlardan biri olmaya aday.

    2012 yılının sonbaharında işi gücü bırakmış, bir anayasa mahkemesinin alacağı karara odaklanmıştık. Yok, bizimkinin değil; Almanya Anayasa Mahkemesi’nin kararına.

    Avrupa’daki kriz nedeniyle Avrupalı liderlerin ardı gelmeyen toplantılarından biri de Aralık 2011’de yapılandı. Alınan kararlar arasında, geçici Avrupa Finansal İstikrar Kolaylığı fonunun yerini bırakacağı kalıcı Avrupa İstikrar Mekanizması’nın 2013 yerine Temmuz 2012’de kurulması vardı. Bunun avantajı şuydu: İstikrar Mekanizması’nın daha fazla sermayesi olacaktı. Ayrıca geçici fonun taze para şeklinde kaynağı yoktu; garantilerle çalışıyordu. Yeni fonun ise taze kaynağı olacaktı. Bu karar ve toplantıda alınan diğerlerinin estirdiği olumlu hava iki gün içinde buharlaştı.

    Buharlaştı; çünkü kalıcı fonun kurulabilmesi için herkes Almanya Anayasa Mahkemesi’nin ‘ağzının içine bakar’ hale geldi. Zira bazı akademisyenler Almanya’nın fona katkı yapması için çıkarılan yasanın iptali için mahkemeye başvurmuştu. Mahkeme 12 Eylül 2012’de toplandı. Çoğu dünya televizyonu Almanya Anayasa Mahkemesi’nden naklen yayın yaptı. Karar, finansal piyasaları rahatlatacak yönde çıktı. Mahkeme, kalıcı Avrupa İstikrar Mekanizması’nın yasalaşmasına yapılan itirazı reddetti. Ancak yasanın yürürlüğe girmesi için iki koşul koydu. Biri şuydu: Yasa Cumhurbaşkanı’nca imzalanmadan önce Almanya’nın oluşabilecek yükümlülüklerine bir üst sınır konulmasına ve sınırın bağımsız çalışacak fonca değiştirilemeyeceğine hükmetti.

    Bu koşulu şimdilik bir tarafa bırakayım ve 2012 sonbaharında finansal piyasaları son derece rahatlatan asıl karara geçeyim: Avrupa Merkez Bankası (ECB), sorunlu ülkelerin üç yıla kadar vadeli devlet tahvillerini satın alacağını açıkladı. Ancak önemli bir koşulu vardı: Ülkelerin Avrupa’nın o andaki mevcut geçici Avrupa Finansal İstikrar Kolaylığı fonuna ya da faaliyete geçmesi 12 Eylül’deki Almanya Anayasa Mahkemesi kararına bağlı olan kalıcı Avrupa İstikrar Mekanizması’na başvurmaları gerekiyordu. Ülkelerin fonların makroekonomik istikrara ilişkin koydukları koşullara uymayı kabul etmeleri halinde, tahvil alımına miktar sınırı getirmedi. Ülkeler koşullara uydukları sürece, borçlanma faizlerini yüksek buldukça tahvil satın alacağını açıkladı. Çok kuvvetli bir garantiydi bu. Açıklamadan sonra ECB’nin tahvil alımına gerek kalmadan İspanya ve İtalya gibi sorunlu ülkelerin faizleri belirgin biçimde düştü.

    Mahkemenin önünde bu günlerde bir dava daha var. Bu seferki dava konusu ECB’nin sınırsız miktarda tahvil alma kararı. Bunun engellenmesi isteniliyor. Dava, yakında finansal piyasaların odaklanacağı ana sorunlardan biri olmaya aday. Zira mahkemenin fona ilişkin önceki davada getirdiği ‘sınırlama’ koşulu düşündürtüyor. Sonuçta fondan sorunlu ülkelere aktarılacak kredilerin geri ödenmemesi halinde ülkelerin riskleri fona katkıları ile sınırlı. Oysa teknik olarak bir merkez bankasının açabileceği kredi miktarı (satın alabileceği sorunlu ülke tahvil miktarı) sınırsız. Geri ödenmemesi halinde bankanın uğrayacağı zararı düşünerek mahkemenin dolaylı yoldan ECB’yi sınırlama anlamına gelecek bir karar alması olasılığı var. Böyle bir kararın çok olumsuz etkileri olacağı açık. Bakalım neler göreceğiz...

    Not: İlgilenen okuyucular, ayrıntılı bir değerlendirme için www.project-syndicate.org adresinde Hans-Werner Sinn’in 25 Haziran tarihli yazısına bakabilirler.

    Bu köşe yazısı 29.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır