Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Boş övünme (2)

    Fatih Özatay, Dr.25 Haziran 2013 - Okunma Sayısı: 805

    Kırılganlıklarınız varsa, boşa övünmek yerine kırılganlıklara odaklanmak, onları zamanında azaltmaya çalışmak gerekiyor. Sorumlu davranış biçimi bu.

     

    Son birkaç haftada, uluslararası finans kurumlarının raporlarında, finansal piyasalardaki son gelişmelerden en fazla olumsuz etkilenecek ülkelerin arasında Türkiye de gösteriliyor. Bazılarında ise Türkiye’nin ismi en başta yer alıyor. Ne oluyor? ‘Türkiye ekonomisinin yıldız gibi parladığı’ söylenmiyor muydu? Neden şimdi en kırılgan ülkelerin arasında adımız anılıyor?

    ABD Merkez Bankası’nın (FED) olası politika değişikliğine ilişkin risk algılaması çok arttı. Yükselen piyasa ekonomilerinde döviz kuru ve faiz sıçradı. FED’in 2007’den bu yana bol kepçe etrafa saçtığı parayı geri çekmeye başlamasıyla bizim gibi ülkelerden döviz çıkışı olacak. Geri çekme operasyonunun ne kadar süreye yayılacağı ve ne şiddette gerçekleştirileceğine bağlı olacak bizim gibi ülkelerden çıkacak paranın miktarı. Bu çıkışla, sadece faiz ve döviz kuru artsa mesele yok. Oysa çıkış şiddetli olursa şirketlerin ve bankaların bırakın taze kredi bulmayı, daha önce yurtdışından aldıkları kredileri geri ödemek için bile kredi bulmakta zorlanmaları ve ekonomiye duyulan güvenin azalması bekleniyor. Bu tür bir gelişme daha az yatırım, daha az büyüme ve işsizlikte artış anlamına geliyor.

    ‘Boş övünme’ böyle bir şey işte. O kadar çok övünülünce, gerçekten de ekonominin tıkır tıkır işlediğine inanan sayısı giderek artıyor. Bir süre sonra katı bir inanç halini alıyor: Sorunlar görülmüyor; görenlerin itirazları da dinlenmiyor. Öte yandan, bu inancın yaygınlaşması, bazı dönemlerde riskli bir ekonomi politikası uygulamasına da cesaret veriyor. ‘Bazı’ değil aslında; ‘belli’ dönemler. Seçim var diyelim. Araba (ekonomi) boşta yokuş aşağıya sarsıla sarsıla son hız giderken arabayı yavaşlatmıyorsunuz. Seçimden sonra alırım önlemleri diyorsunuz. Ama aradan geçen dönemde kırılganlığınız artmış, ne gam; yıldız gibi parlıyor yanılsaması var ya, kontrol ederim diye düşünüyorsunuz.

     

    2010 yılında Türkiye’nin cari açığı rekor düzeyde. O zamana kadar görülmemiş düzeyde dış borç bulmanız gerekiyor. Sorun değil; FED ve diğer gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının bol kepçe etrafa saçtıkları para nedeniyle borçlanmak kolay. Yalnız bir sorun var: Bulduğunuz borç ağırlıklı olarak kısa vadeli. Her an geri gidebilir. Özellikle de FED politikasını değiştirirse.

    2011’de seçim var. Merkez Bankası 2010’un sonundan itibaren bir şeyler yapmaya çalışıyor ama o yaptıklarının bir işe yaraması için devreye girmesi gereken diğer kurumlar ve politikalar Haziran 2011’deki seçime kadar devreye girmiyor. Sonuçta ne oluyor? 2010’da zaten rekor olan milli gelirin yüzde 6’sı kadar cari açık, 2011’de yüzde 9,7’ye sıçrıyor. Adını duymadığınız ülkeleri bir tarafa bırakın. Bazı küçük Afrika ülkelerini de geçin. 2011 yılında, Arnavutluk, Ermenistan, Gürcistan, Ürdün ve Yunanistan’dan sonra dünyadaki en yüksek cari açık bu. Hani on yedinci büyük ekonomiyiz ya; dünyanın en büyük yirmi ekonomisinin hiçbirinde yok böyle bir açık.

    Boş övünme böyle bir şey işte. Siz boşa övünüp dururken ülkenizin kırılganlığı artıyor. Hiç mi övünülecek bir şey yoktu diye sorabilirsiniz. Elbette vardı ve bu köşede bunları defalarca yazdım. Ama sonuç değişmiyor: Kırılganlıklarınız varsa, boşa övünmek yerine kırılganlıklara odaklanmak, onları zamanında azaltmaya çalışmak gerekiyor. Sorumlu davranış biçimi bu. Hoş, “‘Ötekiler’ ve ‘bizler’ ayrımını çok tehlikeli biçimde giderek keskinleştirenler, ekonomide böyle bir sorumluluk gösterebilirler mi?” diye sorabilirsiniz. Yanıtını size bırakıyorum.

    Bu köşe yazısı 25.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır