Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    2012'den beri Güney Kore'nin özgürlük istediği zenginlikteyiz

    Güven Sak, Dr.28 Haziran 2013 - Okunma Sayısı: 988

     

    Güney Kore 14.168 patent almış 2012 yılında Amerikan Patent Bürosu'ndan. Tayvan ise 11.624 patent ile dördüncü sırada yer alıyor.

     

    Geçenlerde Vaşington’da AB-ABD TransAtlantik Ticaret ve Yatırım ortaklığı (TTIP) ile TransPasifik Ticaret Ortaklığı (TPP) görüşmelerini yürüten ofisin başındaki Amerikalı görevliyi dinliyordum. Görevli TTIP’nin nasıl bir yeni nesil serbest ticaret anlaşması olacağını, dünyada yatırım ve iş yapma biçimi konusunda yeni bir norm oluşturacağını anlatıyordu. Konu birden Kuzey Afrika’ya geldi. Konuşan hanım Kuzey Afrika’nın iktisadi gelişmesi için bu yeni dönemde bölge ülkeleri ile bir dizi serbest ticaret anlaşması imzalanmasının öneminin altını çizdi. İşte ben şimdilerde tam da bu son konuyu düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki, bir ülke kendi yatırım iklimini, iş yapma biçimini elden geçirmez, kurallı işleyen bir kamu idaresi kuramazsa ve de iktisadi serbestiyeti temin edemezse istediği kadar serbest ticaret anlaşması imzalasın, olsa olsa “onlar ortak biz pazar olur”. İmzaladığı bir dizi serbest ticaret anlaşmasından yerel iktisadi kalkınma çıkmaz. Yerel zenginleşme sınırlı olur. Bakın mesela Kuzey Afrika ülkelerine, aslında gelişmiş ülkelerle imzaladıkları serbest ticaret anlaşmalarının haddi hesabı yok. Sonuç: Mısır’da hâlâ elektrik yok. Dün itibariyle etrafta benzin de yoktu. Ekmek kıtlığı da vardı. Gelin size bir örnekle ne düşündüğümü daha iyi anlatayım.


    2012 senesi itibariyle Amerikan Patent Bürosu 276.788 patent vermiş. Bunların yarısı Amerika içine verilmiş. Kalan yarısı ise başka ülkelerden başvuranlara. İsteyenler Türk Amerikalı Bilim İnsanları Birliği (TASSA) web sitesine bakabilirler. Bu listede Güney Kore ilk 10’a giriyor. Türkiye ise 37. sırada yer alıyor. Buna göre, Güney Kore 14.168 patent almış 2012 yılında Amerikan Patent Bürosu’ndan. Tayvan ise 11.624 patent ile dördüncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin ise bu sıralamada tam 55 adet patent aldığını görebilmek mümkün. Onların yarısını da esasen Arçelik sayesinde alabilmişiz. Hani Arçelik olmasa listede yerimiz 37’ncilik değil, Bulgaristan gibi 51’incilik olabilirmiş gibi duruyor.

    Neden böyle? Türkiye’de patent koruması düzenlemeye bakarsanız var ama oradaki hakları savunacak güçlü bir adliyemiz hâlâ yok. O vakit, kural olsa bile, o kuralı uygulamak mümkün olmuyor. Serbest ticaret anlaşması imzalasanız, bir dizi kural bile getirseniz, o kuralı hayata geçirecek kurumsal altyapınız yoksa bir fayda elde edemiyorsunuz. Hatta adliye ile ilgili problemler bile tek başına yeterli değil, kurumsal altyapı dendiğinde aynı zamanda o patent hangi piyasa için geçerli ise o piyasada rekabet ortamının tam tesis edilmiş olması da gerekiyor. Yapılan çalışmalar kendi başına bırakıldığında, patent korumasına ilişkin mevzuatın güçlendirilmesinin, daha fazla inovasyona yani ürün piyasasında uygulanan yeniliklerin sayısının artmasına hizmet etmediğini gösteriyor. Ne zaman yenilikler uygulama imkânı buluyor? Ne zaman patent almanın bir manası oluyor? İlgili ürün piyasasında gerekli reformlar yapıldığı, tekeller ve piyasaya girişin önündeki engeller kaldırıldığı zaman. Yani gelir elde edecek şekilde piyasaya taşımadığınız sürece, yaptığınız yeniliklerin iktisadi bir manası yok.

    Buradan iki sonuç çıkartayım. Bir, patent sayısında nal topluyor olmamızın bir nedeni de Rekabet Kurumu’nun görevini yapmıyor olması olabilir. İki, nasıl ürün piyasaları rekabetçi olmadığında alınan patentler bir işe yaramıyor ise ekonomiler rekabetçi olmadan imzalanan serbest ticaret anlaşmaları da bir işe yaramaz. TTIP ve TPP sürecinde ne yapalım diye merak edenlerin önce aynaya bakmalarında fayda vardır.

    Laf Güney Kore ve Tayvan’dan açılmışken söylemeden geçmeyeyim. Kore’de özgürlük isteyen gösteriler 1987 yılında düzenlenmişti. O yıl Kore’nin kişi başına milli geliri 5500 dolar civarındaydı. Sabit 2000 yılı doları ile hesaplanmış kişi başına milli gelire bakıyorum. Tayvan’daki gösteriler de bu baraj aşıldığında başlamıştı. Türkiye, aynı milli gelir barajını 2012 yılında geçti. Brezilya’nın da Türkiye gibi sınırı daha yenilerde aştığını not edeyim dedim. Dataya bakmayanlara zihin açıklığı için yani.


    Bu köşe yazısı 28.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır