Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    İçinde kütüphane olan bir protesto eylemi olarak Gezi

    Güven Sak, Dr.11 Haziran 2013 - Okunma Sayısı: 1378

    Yuvarlak masa tarzı örgütlenmiş siyaset anlayışında eşit ve katılımcı bireyler vardır. Ortadaki diyalogdur.

    Bundan on yıl kadar önce Türkiye’nin ihracatı yaklaşık 30 milyar dolar kadardı. Şimdilerde 135 milyar oldu. Üstelik bu ihracat tutarının yüzde 90’ı sanayi ürünlerinden oluşuyor. Bundan otuz yıl kadar önce ihracat tutarımız yalnızca 3 miyar dolardı, ihraç mallarımızın ise yalnızca yüzde 10’unu sanayi malları oluşturuyordu. Türkiye, 1980’lerin başında ekonomisini dışarıya açmasının zenginleşmek olduğuna karar verdi. Bu günlerde Mısır’ın atmaktan kaçındığı adımları biz bundan otuz sene önce atmış olduğumuz için bugün Mısır orada kaldı, biz buradayız. O politika reformları sayesinde, Türkiye önce iktisadi ve sosyal dönüşümünü tamamladı. O iktisadi ve sosyal dönüşüm 2002 yılından itibaren seçim sandığı yoluyla bir siyasi dönüşüm sürecini de mümkün kıldı. Bütün bu dönüşüm süreci, Türkiye’nin zenginleşen iktisadi imkânlar seti sayesinde mümkün oldu. Dün, Cumhuriyet’i kurarken, yürüttüğümüz politikalar neticesinde, Anadolu’nun beşeri sermaye setini eritmiştik. Müslüman olmayanlar gidince memleketin iktisadi imkânlar seti yoksullaşmıştı. Son otuz yılda buradaki yoksullaşmayı telafi edecek, dışa açık yeni bir beşeri sermaye seti biriktirmeyi de başardık. Orta ikiden terk eğitim ortalamamızı yukarıya çekenler olduğunu da unutmamak lazım. Türkiye, düşük teknolojili bir ekonomiden orta teknolojili bir sanayi ülkesi haline böyle geldi. Bundan sonra yüksek teknoljiye sıçrayacaksak benzer niteliklere sahip daha fazla genç profesyonele ihtiyaç olacak. Son günlerde işte bu kentli ve iyi yetişmiş profesyoneller hayatlarında ilk kez siyasetle tanışıyorlar. Öncelikle bunun paketin parçası olduğunu unutmamak lazım. Hani o gelişmenin şu tarafını isteriz, bu tarafını istemeyiz diye bir şey yok. Paket bir bütün halinde geliyor. Önce onu söyleyeyim.

    Gezi Parkı protestolarını izlerken dikkatimi en çok çeken hadiselerden biri Gezi Parkı Kütüphanesi’ydi. İnsanlar oturmuş, iki günde bir de oturdukları yerde bir kütüphane oluşturmuşlar. Kütüphanede Machiavelli’den, Samed Behrengi’den J. K. Rowling’e ve Dan Brown’a uzanan bir yazar listesi var. Buradaki yaratıcı enerjinin memleketin teknolojik sıçraması açısından önemli olduğunu düşünüyorum doğrusu. Hiç New York’taki kütüphane sayısına baktınız mı? New York’ta 214 kütüphane var. İstanbul’da ise 21 tane. Kaç kat oluyor? On kat. New York’taki kütüphanelerde 65 milyon kitap hemşerilerin kullanımına sunuluyor. İstanbul’daki 21 kütüphanede ise toplam 524 bin kitap bulunuyor. Burada fark 100 katı aşıyor. Dikkatinizi çekeyim: New York’taki kütüphaneleri 43 milyon kişi ziyaret etmiş 2012 yılında. Bizim buradaki rakam ise 721 bin civarında. Bakın yine New York İstanbul’u geçiyor. Geçenlerde biri bana “Yahu dünyanın en yaratıcı kenti ile İstanbu’u neden kıyaslıyorsun?” dedi. Kıyaslamaya devam edeceğim çünkü İstanbul’un New York gibi olmasının Türkiye’nin geldiği gelişmişlik aşamasında mümkün olduğuna yürekten inanıyorum. New York, İstanbul’dan daha iyi çünkü hemşerilerine daha iyi bir ortam sağlıyor. Ve bakın, o da fark yaratıyor.

    Ben ilkokula, ortaokula giderken avucuma bir harçlık konurdu. Bursa’da dolmuş ya da otobüse biner, okula giderdim. O vakitler daha memlekette bir tek Anadol üretimi vardı. Fiat, Murat 124 üretimine daha yeni başlıyordu. Sene 1970’lerin başıydı. Memleketin iktisadi imkânlar seti daha otomobil üretmeye elverişli değildi. Otomobil sahibi olmak, orta sınıf aileler için erişilmesi güç bir hayaldi. Memleketi dışa açacak reformlara daha bir on yıl vardı. Sevgi dolu bir aile ortamında büyüdüm ama imkânlar bugün siyasi gösteri yapan profesyonellerle karşılaştırılabilir değildi. Bu kuşak, memleketteki şehircilik anlayışını da dikkate alırsak, toplu taşıma araçlarında değil, anne-babalarının arabalarının arka koltuğunda büyüdü. Şimdi yeni bir siyaset tarzı ve özellikle yerel kararlarda daha fazla söz hakkı talep etmelerinin bu şartlarda çok normal olduğunu düşünüyorum. Türkiye siyaseti hep bir sınıf tarzında örgütlenmişti. Şimdi ise yuvarlak masa düzeninde bir yeni siyaset anlayışına ihtiyaç var. Sınıf tarzı örgütlenen siyaset, lider ve onu izleyen kitleden oluşur. Ortadaki bir uzun ve sıkıcı monologdur. Yuvarlak masa tarzı örgütlenmiş siyaset anlayışında ise eşit ve katılımcı bireyler vardır. Ortadaki diyalogdur. İşte, eninde sonunda gittiğimiz yer orasıdır. İyidir. Normaldir.

    Bu köşe yazısı 11.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır