Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Dengesizlik dengesinde dengeye gelmemek gerekiyor

    Fatih Özatay, Dr.16 Mayıs 2013 - Okunma Sayısı: 1362

    Büyümeden feragat etmeyecekse yüksek cari açık vermek durumunda olan bir ülkede, faiz oranının enflasyonun altına düşmesi, ne anlama geliyor?

    Geçenlerde Gürcistanlı bir iktisatçı ile konuşuyordum. ABD’de doktora yapmış, uzun bir süredir orada çalışıyormuş. Bu arada iki yıl kadar ülkesinde de çalışmış. Gürcistan’da çoğu iktisatçının, bazı hap gibi ezberleri olduğundan yakınıyordu. Onlara göre oldukça basitmiş hayat: Her şeyi piyasaya bırak, vergi oranlarını düşür, devletin ekonomideki rolünü küçült, falan...

    Onca yıl merkezi sistemle yönetilen bir ekonomide yaşamış insanların tamamen zıt bir kutba kayması az rastlanılan bir olgu değil. Türkiye de yaşadı bunları. 1980 öncesinin Türkiye’sini hatırlayın: Çoğu mal ve hizmetin fiyatı, bir ‘fiyat belirleme komitesi’ tarafından saptanıyordu. Buzdolabı ya da traktör fark etmiyordu. Bu mekanizma, petrol fiyatlarındaki büyük sıçramayla birleştiğinde, 1970’lerin sonlarında kuyruklarla tanıştırdı bizleri. Her şeyin kuyruğu vardı: Benzin için, ampul için, yağ için... Nerede insanlar sıralanmışsa, artık ne kuyruğu olduğunu sormadan siz de sıraya giriveriyordunuz. 1980’de uygulamaya sokulan ekonomik program ise ters bir kutbu yansıtıyordu. Bu sefer her şey serbestti; zira piyasa her şeyi hallederdi. Denetim ve gözetim sözcükleri işitilmiyordu. Zaten çok geçmedi, banker faciası patlak verdi. Kontrolsüz bir piyasa sisteminin işlemeyeceği görüldü. Mal ve hizmetlere ulaşabilmemiz için bir erişim mekanizması olması gerekiyor. Piyasa mekanizması bunlardan biri. Başka mekanizmalar da olabilir. Ama sonuçta o mekanizmanın iyi çalışması gerekiyor. Mesela, piyasadaki fiyattan buzdolabı satın almak isteyen herkesin buzdolabı satın alabilmesi gerekiyor. Bu talebi karşılayacak kadar buzdolabı yoksa da buzdolabı fiyatı yükselmeli. Sonuç değişmiyor; piyasadaki fiyattan herkes o malı bulabilmeli. Bazı mal ve hizmetler ise yaşamsal öneme sahip. Mesela ilaçlar. Piyasadaki fiyattan o malı satın alamayanlar ne yapacaklar? Sosyal güvenlik sistemi devreye girecek, herkes ilaca ulaşabilecek.

    Böyleyse, mekanizma çalışıyor demek. Oysa Güven Sak’ın salı günkü yazısını okuduysanız ve o yazının yazılmasını tetikleyen Dilek Özçelik ile Çevre ve Şehircilik Bakanı arasında geçen olayı hatırlıyorsanız durum öyle değil. Şu anda Türkiye’de bazı ilaçlar bulunamıyor. Mevcut fiyattan satın almaya razı olsanız ya da sosyal güvenlik kurumunuz o fiyattan o malı size sunmaya hazır olsa bile. Hani bulunamayan mor renkli tükenmezkalem, şerbet ya da Petrus şarabı olsa fazla sorun yok. Şerbet seven “Aman zaten şekerime de iyi gelmiyordu” der, şarap seven başka bir şarap içer, mor uçlu tükenmezi de kullanmayız, olur biter. Oysa bulunmayanlar kanser gibi önemli hastalıkların ilaçlarıymış. Demek ki hastaların ilaca erişmesi için tasarlanan mekanizma çalışmıyor. IMF’ye borcumuzu sıfırladığımız bu günlerde böyle bir sorunla yaşıyor olmak yakışmıyor bu ülkeye.

    Bir de kişisel boyutu var bu işin. 1970’lerde geliştirilmiş, bir ölçüde 1980’lerin ilk yarısında da devam eden bir makroiktisat yazını vardı: Dengesizlik makroiktisadı. “Fiyat mekanizması çalışmıyorsa, ekonomilerde ne tür ‘dengeler’ ortaya çıkar?” sorusuna yanıt aranıyordu bu çalışmalarda. Türkiye’de kuyrukları yaşıyorken o çalışmaları okumak çok öğretici oluyordu. Şimdilerde çoğu kitaptan silindi o alana ilişkin konular. Son yıllarda lisansüstü düzeyde sadece iki kitapta birer konu olarak yer alıyor. Bizim üniversitede lisansüstü makroiktisat dizisinin ilkinde bu kitaplardan birini de okutuyorum ama o konuyu atlıyorum. Umarım bu tür uygulamalar yaygınlaşmaz da o konuyu tekrar çalışmak zorunda kalmam. Tasarruf oranı çok düşük olan ve buna bağlı olarak büyümeden feragat etmeyecekse yüksek cari açık vermek durumunda olan bir ülkede, faiz oranının enflasyonun altına düşmesi, ne anlama geliyor? Piyasa sistemi mi işliyor? Yoksa, ne?


    Bu köşe yazısı 16.05.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır