Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Kıbrıs'ın problemi Türkiye'yi rol modeli almış olmasıdır

    Güven Sak, Dr.30 Nisan 2013 - Okunma Sayısı: 1686

    Kuzey Kıbrıs'ta kamu bütçesi demek, Türkiye'den mali yardım alıp Kıbrıslı Türklere dağıtmak demek esas olarak.

    Doğu Akdeniz’de Kıbrıs adası hâlâ ikiye bölünmüş durumda. Adada hâlâ iki ayrı seçimle iki ayrı yönetim seçiliyor. Aklınıza gelebilecek her tür kamu hizmeti için iki ayrı idare teşkil edilmiş bulunuyor. Bir süre önce, Bosna Hersek’te, her etnik grubun ayrı belediye otobüsleri olmasına hayret etmiştim. Herhalde Kıbrıs’ı unutmuşum o vakit. Her etnik çatışma bu tür manasız sonuçlara yol açıyor. Etnik çatışma başlayınca, akıl kapının dışında kalıyor. Adanın kuzeyinde Kıbrıslı Türkler, güneyinde ise Kıbrıslı Rumlar var. Ortaklaşa kurdukları devleti yıllar önce elbirliğiyle batırdılar. Şimdilerde Rumlar o eski devlet hâlâ varmış gibi yapıyorlar. Bir yalanı devam ettirme telaşındalar. Türkler ise kuzeyde kendilerine yeni bir idare kurdular. Yeni idare kurmakla kalmadılar, son otuz yılda, demokratik seçimlerle kendi yöneticilerini kendileri seçmeye de başladılar. Tanınsalar da tanınmasalar da kendi yöneticilerini kendileri seçiyorlar. Kendi kamu hizmetlerini kendileri görüyorlar. Kendilerine bir yeni hayat kurdular.

    Bugünlerde Kıbrıs Adası’nın güneyinde derin bir sürdürülebilirlik problemi var. 2008 küresel iktisadi krizi, artık adaya da geldi. Bankalar battı. Lübnan iç savaşı sonrasında, Beyrut uluslararası finansal merkez olmaktan çıkarken aktivitenin önemli bir bölümü Kıbrıs’ın güneyine taşınmıştı. Kıbrıs’ın güneyi, bankacılık sektörü ve bankacılık işlemleri ile öne çıkmıştı. Ama artık bitti. En son bankalardaki yüksek tutarlı mevduata kısmi olarak el konulması kararı ile birlikte Kıbrıs’ın güneyindeki iş modeli iyileşmez bir yara aldı. Kıbrıs’ın güneyinde artık bir derin sürdürülebilirlik problemi var.

    Aynı durum adanın kuzeyi için de geçerli esasen. Ben bu hafta Girne’deydim. Lefkoşa’dan Girne, arabayla, aşağı yukarı yirmi dakika sürüyor. Şimdilerde yukarı çünkü yol boyuna otomatik trafik kameraları yerleştirmişler. Hayret. Şaşırdım doğrusu. Normalde yol boyuna trafik polisi yerleştirilmiş olurdu. Bu bahaneyle adada kamu istihdamı biraz daha artardı. Trafik polisi istihdamı yerine, otomatik trafik kamerası koymak demek, adanın kuzeyindeki iş modeline aykırı davranmak gibi geldi bana. Çalışma hayatına katılan Kıbrıs Türklerinin yaklaşık yüzde % 26’sı zaten kamu çalışanı olarak istihdam ediliyor. Adada kamu bütçesinin yaklaşık yüzde 40’ı personel ödemelerine, bir yüzde 45’i de cari transferlere gidiyor. Ne demek? Bütçenin yüzde 85’inde harcama kararlarını Kıbrıs Türkleri bizatihi kendileri veriyor demek. Devlet yalnızca birinden alıp diğerine veriyor demek. Kuzey Kıbrıs’ta kamu bütçesi demek, Türkiye’den mali yardım alıp Kıbrıslı Türklere dağıtmak demek esas olarak. Kıbrıs’ın güneyinde kişi başına gelir 30 bin dolar civarında, kuzeyinde ise 15 bin dolar. 2002’den beri aradaki fark açılmadı, azaldı. Neden azaldı? 2002’den 2010’a Kıbrıslı Türklere Türkiye’den giden mali yardım tutarı yaklaşık üç kat arttı. Bir ara, gelen kaynağın hangi alanlara harcanacağına bile Kıbrıslı Türkler kendileri karar veriyordu. Ne oldu? Kıbrıs Türk Hava Yolları işte o arada battı. Binası hâlâ öyle bir çürük diş gibi boş duruyor. Eskiden önünde grev çadırı olurdu. Artık o bile yok. Biz geçenlerde TEPAV’da KKTC devlet aygıtının bütün parçalarını gözden geçiren bir projeyi bitirdik. Bu günlerde bana sorarsanız şöyle derim: Kıbrıs Türklerinin problemi, Türkiye’nin 1980 öncesi devlet modelini rol modeli olarak almış olmalarıdır. Kıbrıs’ta kapsamlı bir kamu reformuna ihtiyaç bulunmaktadır. Bugün Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasında bir süreden beri nihayet bir programa dayalı bir ilişki çerçevesi var. Türkiye deneyiminin bize gösterdiği, bazen ülkeler kendi başlarına yapamadıklarını azıcık yardımla daha kolay yapabilirler. Türkiye-Kuzey Kıbrıs ilişkisi nihayet sağlıklı bir başlangıç noktasına oturmuş gibi duruyor.

    Eskiden Kıbrıs’ta sürdürülebilirlik meselesi, bir tek kuzeyin meselesiydi. Şimdi artık bütün Kıbrıs’ın temel meselesi oldu. Ben bu durumun adada çözüm için yeni bir fırsat alanı yaratabileceğini düşünüyorum. Kıbrıs Türklerinin problemi, Türkiye’nin kamu idaresi sistemini model almış olmalarıdır. Biz o modeli 1980’den sonra kapsamlı bir biçimde değiştirdik. Adanın kuzeyinde ise hâlâ hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Hani ben söylemiş olayım.


    Bu köşe yazısı 30.04.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    TEPAV'ın "KKTC’de Devlette Fonksiyonel-Kurumsal Gözden Geçirme Çalışması (KKTC-FOKUS)" başlıklı projesi hakkında bilgi için tıklayınız.

    Etiketler:
    Yazdır