Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Çekilen sıkıntıların kaynağı meğer Microsoft'un Excel programı imiş!

    Güven Sak, Dr.19 Nisan 2013 - Okunma Sayısı: 3465

    İktisatçılar siyasi görüşe göre bilimsel sonuç üretmek yerine, bilimsel sonuçlara göre siyasi tartışmalara taraf olmalıdır.

     

    2008 küresel ekonomik krizi bir türlü bitmek bilmiyor. Kriz, uygarlığımızın merkezinde, sistemin temelinde ortaya çıktı. Amerikan ekonomisi hâlâ yoğun bakımdan çıkamadı. Avrupa ise devam etmekte olan operasyonlar nedeniyle daha ameliyathaneden bile çıkmadı. Yıllar geçti, daha krize karşı ne yapılması gerektiği konusunda bir mutabakat bile sağlanabilmiş değil. Ortada derin bir görüş ayrılığı var. Görüş ayrılığı başlangıçta iktisatçılar arasındaydı. Şimdi artık tartışma siyasetçiler arasında. Bir tarafta bu krizden kamu harcamalarını kısarak çıkılabileceğini savunanlar var (Cumhuriyetçiler). Öte tarafta ise kamu harcamalarını arttırmanın bu krizden çabuk çıkmaya yardımcı olacağını düşünenler (Demokratlar). Her iki kampın da iktisatçıları var. Tartışma bir türlü bitmek bilmiyor. Bu arada, kriz de bir türlü bitmiyor. Geçen gün sonuçları açıklanan bir yeni çalışma, ilk kampın en güçlü bilimsel desteklerinden birinin sonuçlarının çok da doğru olmadığını ortaya çıkardı. Eleştirilen çalışmayı yapanlar da, ortada, Microsoft Excel programını doğru kullanmamaktan kaynaklanan bir hata olduğunu kabul ettiler. Meğer bütün bu tartışma, bu kemer sıkma, hepsi bir bilgisayarda programlama hatası mıymış? Kenneth Rogoff ve Carmen Reinhart iyi bir asistan bulamadıkları için mi, en son, Güney Kıbrıs işkenceye maruz kalmış? Bakın bu durum aklıma neler getirdi?

     

    Önce kısaca meseleyi anlatayım. Sonra değerlendirmeme geleyim. İki ünlü Amerikalı iktisatçı, Kenneth Rogoff ve Carmen Reinhart (R. ve R.), 2010 yılında, alanın önemli bilimsel dergilerinden American Economic Review’da yayımlanan çalışmalarında, 1800’lü yıllardan günümüze, dünya çapında bütün ülkelerin deneyimleri dikkate alınarak bakıldığında, çarpıcı bir sonuca vardılar. Buna göre, kamu borç stokunun milli gelir içindeki payı yüzde 90’ı aştığında, ekonominin davranış biçimi değişiyor ve büyüme oranı önemli ölçüde azalıyordu. Bu bulgu, Amerika’daki Cumhuriyetçiler tarafından en son bütçe tartışmalarında Obama’ya karşı yoğun olarak kullanıldı. Herdon, Ash and Pollin (H. A. ve P.) tarafından yakınlarda yayımlanan yeni bir çalışma ise R. ve R.’nin kullandıkları veri setinde sonuçları etkileyecek bazı ülkelere ait verileri dikkate almadıklarını ortaya koydu. H. A. ve P.’nin doğru veri setiyle ürettiği sonuçlara göre borç stoku belli bir büyüklüğü aştığında, büyümeyi olumsuz etkiliyordu ama R.ve R.’nin iddia ettiği kadar da çarpıcı bir biçimde etkilemiyordu. Son dönem tartışmalarında iddia edildiği gibi, borç stoku, büyüme zafiyetini açıklamak için tek başına yeterli değildi. R. ve R. önce cevaben başka sonuçların altını çizerek ilişkinin gücünü anlatmaya çalıştı. Sonradan gelen ikinci açıklamada ise verileri değerlendirirken kullandıkları Excel’de bir programlama hatası yaptıklarını kabul ettiler. Bu çalışmanın politik bir yanı olmasaydı ortalık bu kadar karışmazdı. Ama bir siyasi kampın temel veri kaynağında hata olduğunun ortaya çıkması, işte o başlıktaki sonuca yol açtı: Çekilen sıkıntıların kaynağı Microsoft’un Excel programı çıktı.

    “Kime iktisatçı denir?” sorusuna verilen cevaplar arasında ben, en çok, “Bir süre önce yaptığı tahminin neden yanlış çıktığını en iyi açıklayan kişiye iktisatçı denir”i severim. Her şakada olduğu gibi, içinde bir derin gerçek vardır. İktisatçılar, veri setlerine mana vermeye çalışırlar. Oradaki ampirik tekrarı görmeye çalışırlar. Düzeni gördükten sonra onu açıklayacak bir hikâye gerekir. Hikâye giydirmeye çalışırken dünyayı nasıl gördüğünüzle ilgili olarak bir dizi varsayımda bulunursunuz. O varsayımların uygunluğu, zamana ve koşullara özgüdür, ideolojilere değil. Pozitif bilimlerin aksine iktisadi sorunları her koşulda açıklayacak mutlak bir teori üretmek mümkün değildir. Dolayısıyla işin sırrı, dünya görüşünüzden bağımsız olarak, mümkün olan en objektif kriterlerle varsayımlarınızı oluşturmaktan geçer. Bunu yapabildiğiniz sürece, tahminin neden yanlış çıktığını en iyi açıklayan kişi olursunuz. Daha önce de söylemiştim, bilim siyaseti sevmez, ideolojisi olmaz. Siyasi görüşe göre bilimsel sonuç üretmek yerine, bilimsel sonuçlara göre siyasi tartışmalara taraf olmalıdır. Eğer ilk yolu seçerseniz, faturayı Excel’e kesmeye kalkar, itibarınızdan olursunuz.


    Bu köşe yazısı 19.04.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır