Teorik tartışmalara göre, PKK gibi bir sorunla karşılaşan devletler/siyasetçiler daima olayların bir adım gerisinden giderler. İnisiyatif daha ilk aşamada karşı tarafa kaptırılır. Çünkü, böyle bir sorunun başlama zamanını ve yöntemini devletler değil PKK gibi örgütler belirler.
PKK da tıpkı teorideki gibi davrandı ve halkı yanına almayı hedefledi. Bunun için terör ve şiddet kullanarak önce güvenlik ortamını, sonra sosyal ve siyasal sistemi manipüle etti. İzlediği “uzun süreli halk savaşı stratejisi” bu anlamda işe yaradı.
Stratejinin bütünlük arz eden dört ayağı vardı. Birincisi, daha baştan kararlaştırıldığı üzere, Türkiye, bilinçli olarak uzatılmış silahlı bir mücadeleye sahne olacaktı. Nitekim sorun bilinçli biçimde kırk yıldır sürüyor. İkincisi, şiddet ve terör eylemleri ile devlet yıpratılacak ve toplum bölünecekti. Etrafımızda olup bitenlere bakınca bunun da işe yaradığını söyleyebiliriz. Üçüncüsü, kısmi de olsa halk desteği sağlanacaktı. Bu noktada PKK istediğini tam elde edememiş olsa da bir kitle desteği var. Son olarak, terör saldırıları ile başlayan süreçte devletin güvenlik güçlerini önce geriletecek sonra da düzenli savaşla mağlup edecekti. Nihayetinde “Kürt devleti” kurulacak ve Sosyalist Kürt ulusu inşa edilecekti. Bu strateji 1973-1995 arasında uygulanmaya çalışıldı ise de çalışmadı. Bunun üzerine Öcalan, 1995 Ocak ayında, stratejisini değiştirmek zorunda kaldı.
İkinci dönemde PKK’nın stratejisinin ağırlık noktasını silahlı değil siyasi alana kurdu. Terörü, hükümeti zorlamak, halk üzerinde sosyal kontrolü sürdürmek ve sponsor bulmak için gerektiği zaman ve gerektiği kadar kullanmaya başladı.
Nasıl ki PKK’nın hedefi değişmemiş stratejisi ise şartlara göre değişiklik göstermişse, devletin/hükümetlerin de hedefleri değişmemiş ancak stratejileri değişime uğramıştır. Mücadele de değişim, süreklilik ve uyum içinde devam etmiştir. Devlet, önce PKK’yı askerî anlamda geriletmiş, liderini bir şekilde etkisiz hâle getirmiş, ardından da farklı yoğunlukta da olsa konuyu konuşarak yönetmeyi denemiştir.
Sorunun yeni bir aşamaya geldiği gerçeğinden hareketle mücadelede inisiyatifi ele geçirmek isteyen Hükümet yeni bir hamle yapıyor. Bu çerçevede oyunun kurallarını ve ortamını değiştirmeye çalışıyor. Bunun için; güvenlik, ekonomik, sosyal, hukuki alanlarda yeni araçlarla ve anlayışla çabalarını yoğunlaştırıyor. Mücadelesinin odak noktasını da “halkın kalbini ve beynini kazanmak” oluşturuyor. Bu nedenle kitlelere ulaşmanın yollarını arıyor. “Âkil insanlar” girişimini bu stratejinin bir aracı olarak görmek mümkün...