Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Anayasa sürecine daha fazla ışık gerekiyor

    Güven Sak, Dr.16 Mart 2013 - Okunma Sayısı: 1122

    Türkiye yavaş ama emin adımlarla yeni anayasasını yapıyor. TBMM’de bulunan dört siyasal partiden 12 milletvekilinin ve Meclis Başkanı’nın oluşturduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu taslak metin üzerinde çalışmak için her gün toplanıyor. Bu arada, güneydoğu sınırımızda Suriyeli mülteci krizi devam ediyor. Türkiye topraklarına NATO patriot füzeleri ve radar sistemleri yerleştiriliyor. Kürdistan’da 30 yıllık silahlı çatışmaya son vermek için güven inşa etmeye yönelik radikal önlemler yolda. Arap Baharı’ndan arta kalanlar ise Türkiye’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika pazarlarına erişimini engelliyor. Her şeye rağmen, Komisyon’un 13 üyesi bir masanın etrafına oturmuş, sakince Türkiye’nin geleceğini tartışıyor. Bu Türkiye için bir şanstır.

    Türkler hala sabırla yeni anayasalarını bekliyor. Yakınlarda yapılan bir ulusal ankete göre vatandaşların yüzde 70’inden fazlası yeni bir anayasa yapılmasını destekliyor. Sürecin uzunluğuna rağmen heyecan atmosferi hakim. Ben de her şeye rağmen son derece umutlu olan çoğunluğa mensubum. Ancak, uslanmaz bir iyimser olarak Ankara’da kendimi biraz yalnız hissetmeye başladım. Müsaadenizle, bugün, süreçten neden hala umutlu olduğumu, bizatihi yeni anayasayı yapanlarınsa neden hüsrana uğramış olduğunu anlatayım.

    Bir kere, görüşmelerin Meclis çatısı altında yapılıyor olması daha önce benzeri görüşmemiş bir girişimdir ve Komisyon üyeleri bunun beklentileri artırdığının farkındadır. En azından kendileri öyle ifade ediyorlar. Bu olumludur. İkincisi, Mart 2013 itibariyle bütün meseleler görüşülmüştür. Şu anda 140 madde taslağı hazırdır. Bunların 100’ü konusunda Komisyon’da farklı görüşler mevcuttur. Ancak Mart 2013 itibariyle Meclis’teki dört siyasi partinin tamamı tüm anayasal meseleler hakkında açık pozisyon almış durumdadır. Üçüncüsü, uzlaşma için alan vardır. Başlangıçta herkes açıkça pozisyon aldığında pazarlık süreci de verimli olur.

    Sürecin bugün geldiği nokta budur. Dikkatinizi çekerim, bu noktaya habis siyasi atmosfere ve Baas usulü parti grup toplantılarına rağmen gelinebilmiştir. Ne mutlu bize ki, bütün engellere rağmen Türkiye, Mısır’la bir değildir.

    Peki, Anayasa Komisyonu’nun üyeleri neden hüsran içindedir? Birincisi, kimse sergiledikleri üstün performanslarını takdir etmemektedir. Türkiye’nin ilk sivil anayasasını Meclis çatısı altında yapmak gibi muazzam bir görevi üstlendikleri düşünülünce, bu hakikaten can sıkıcıdır. Türkiye, sorunlarını Meclis çatısı altında çözmelidir ve işte taktik işlemektedir. İkincisi, mevcut aşamada altı mesele hakkında farklı görüşler olması partilerin siyasi duruşlarındaki farklılıkları yansıtmaktadır. Üzerinde uzlaşmaya varılamayan meseleler laikliğin tanımı, vatandaşlığın tanımı, eğitim dili, yargı bağımsızlığı, yerel yönetimler ve hükümet sistemidir. Demek ki, müzakere bir değil altı konuda tıkanmıştır. Görüş ayrılıkları partilerin siyasi farklılıklarından kaynaklandığı için, bu meselelerde uzlaşmaya varmak daha zordur.

    Üçüncüsü, müzakere sürecinin tasarımı sorunludur: Farklı fikirlerin tartışılması sürecinde moderasyona ihtiyaç vardır. Moderasyon olmayınca Komisyon üyeleri kendi çizgilerine takılıp kalmaktadır. Uzlaşma talebini dışarıdan ortaya koyacak bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bana kalırsa Komisyon üyelerini hüsrana iten bu noktalar aynı zamanda kısır döngüyü kırmak için bir şans sunmaktadır.

    Müzakere masasında daha fazla güneş ışığına ihtiyaç vardır. Anayasa süreci daha şeffaf hale gelmelidir.

    Bu köşe yazısı 16.03.2013 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır