Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Zorunlu karşılık oranı her an 'ters köşeye' yatırabilir

    Fatih Özatay, Dr.28 Mart 2013 - Okunma Sayısı: 1389

    Salı günkü PPK kararının gerekçesi doğruysa PPK'nın zorunlu karşılık oranlarını arttırmaması da doğru.

    Salı günü açıkça yazdım. Merkez Bankası’nın (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) kararına ilişkin beklentim, son gelişmelerin yeni bir büyüme sürecinin başladığı yönünde yorumlanması halinde zorunlu karşılık oranlarının ılımlı bir biçimde yükseltileceği, başlamadığı yönünde yorumlanması halinde ise zorunlu karşılık oranlarının arttırılmayacağı şeklindeydi. Ayrıca ne faiz koridorunda ne de politika faizinde indirime gidilmesini bekliyordum. PPK zorunlu karşılık oranlarını değiştirmedi. Buna karşılık, faiz koridorunun üst sınırını bir puan aşağıya indirdi.

    Zorunlu karşılık oranlarının arttırılmamasına takıldım. Yok, yanlış bir karar olduğunu düşündüğümden değil. Kaldı ki karar öncesindeki beklentim az önce belirttiğim gibi, ya değişiklik yapılmaması ya da ılımlı bir artışa gidilmesi yönündeydi. Bu karara takılma nedenim, para politikası açısından ileriye yönelik bir ders çıkartmak için. Bu ders yeni de değil; daha önce bu sütunda değişik biçimlerde yer aldı. Dünkü karar bu dersi biraz daha güçlendirmiş oldu.

    19 Şubat’taki PPK duyurusunda bakın ne deniliyor: “Kurul, sermaye girişlerinin güçlü seyrettiği mevcut konjonktürde kredilerde kayda değer bir ivmelenme gözlendiğine dikkat çekmiştir. Finansal istikrara dair riskleri dengelemek amacıyla ... zorunlu karşılıklara ilişkin sıkılaştırıcı yönde ölçülü adımlar atılması uygun görülmüştür.” O toplantıda karşılık oranları yükseltilmişti. Tıpkı bir önceki toplantıda olduğu gibi.

    26 Mart’taki PPK duyurusunda ise şu satırlar yer alıyor: “Yılın ilk aylarında sermaye akımlarındaki güçlü seyrin etkisiyle kredilerdeki artış öngörülen seviyelerin üzerinde seyretmiştir. Ancak son dönemde küresel belirsizliklerin artması sonucu sermaye girişlerinde tekrar bir yavaşlama olduğu dikkat çekmektedir.” Bu gerekçeyle, PPK kredi artış oranlarında kendiliğinden bir azalma olabileceğini tahmin ederek, zorunlu karşılık oranlarında bir değişikliğe gitmiyor.

    19 Şubat’ta alınan karşılık oranlarını arttırma kararının ne zaman uygulanmaya başladığını biliyor musunuz? 15 Mart’ta! Yani sermaye girişlerinin yavaşladığı ve bu nedenle PPK’nın kredi artış oranlarında kendiliğinden bir azalma olmasını beklediği dönemde. Farklı bir ifadeyle, salı günkü PPK kararının gerekçesi doğruysa, PPK’nın zorunlu karşılık oranlarını arttırmaması da doğru. Ama zaten bir önceki PPK toplantısında alınan karar nedeniyle, zorunlu karşılık oranlarındaki artış, PPK’ya göre tam da zorunlu karşılık oranlarının arttırılmaması gereken dönemde hayata geçiyor! Dersler şunlar:

    Bir: Zorunlu karşılık oranı esnek bir para politikası aracı değil. Kararı şimdi alıyorsunuz, en az dört hafta sonra yürürlüğe giriyor. O dört haftada olan biten nedeniyle sizi zor durumda bırakabiliyor.

    İki: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun yetkisinde olan araçlar kullanılmadıkça, zorunlu karşılık oranlarını yükselterek kredi artış oranını düşürmek pek de mümkün olmuyor. Bu, 2010 sonu ile 2011 ortası arasındaki dönemden çoktan alınmış olunması gereken bir dersti. Ne var ki alınmadı.

    Üç: Finansal gerginlikler zaten risk alma iştahını azalttığı için hem kredi talebini hem de arzını düşürüyor. Tıpkı 2011’in ikinci yarısında keskin biçimde yaşandığı gibi. Böyle bir dünyada, bu gerginliklerin azaldığı bir ortamda olduğunuzu düşünüyorsanız bile, gerginliklerin kaynağı tümden ortadan kalkmadıkça zorunlu karşılık oranlarını aktif biçimde değiştiren bir para politikası uygulamayın.


    Bu köşe yazısı 28.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır