Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Türkiye'de çaydan önce ticaret odası vardı

    Güven Sak, Dr.26 Mart 2013 - Okunma Sayısı: 2067

    Türkiye'nin kurumsal kültüründe her il ve ilçede bir hükümet binası, bir askeri karargâh ve bir adet oda-borsa binası vardır.

    Gün boyu her fırsatta çay içmek, bizim geleneğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Yolu Türkiye’den geçen bir yabancı “Şimdi bu ülkeden aklımda neler kaldı?” diye giderken yolda bir liste yapmaya kalksa, çay içmek ilk beşe, hatta ilk üçe kesinlikle girer. Biz her fırsatta çay içeriz. Toplantıda çay içeriz. Misafir gelince çay ikram ederiz. İki kişi oturup bir konuyu konuşacaksak mutlaka öncelikle bir çay ısmarlarız. Olmadı, tek başımıza oturup keyif çayı içeriz. Ama her fırsatta mutlaka çay içeriz. Çay bizim geleneğimizin bir parçası ise ticaret ve sanayi odaları da kesinlikle öyledir. Çayın memleketimize girişi odalardan sonradır. Ben, oda camiası ile tanıştıktan sonra Türkiye’yi daha iyi tanıdığımı düşünüyorum. “Gönüllü olan sivil olur, zorunlu olan sivil olmaz” muhabbetinin yanlış olduğu tecrübeyle sabittir. Memleketin en derin hurafelerinden biri de budur. Kesinlikle Anglosakson kaynaklıdır ve yanlıştır. Bugün sizinle ticaret ve sanayi odaları hakkında kendi kişisel tecrübemi paylaşmak isterim. Kararı siz verin. Türkiye ekonomisi nasıl bir dönüşüm sürecinin içinden geçiyorsa oda sistemi de büyük bir hızla dönüşmektedir. Gelin bakın nasıl dönüşmektedir...

    Çaydan önce oda nasıl oluyor oradan başlayayım, müsaadenizle. Memleketimize çayın girişi eskidir. 12 ve 13. yüzyıllara kadar gider. Ancak herkesin çay içebilmesine imkân sağlamak üzere, Türkiye’de çay üretimine başlanması 1870’lerdedir. Ondan önce çay daha çok bir ecza ürünü gibi eser miktarda kullanılmaktadır. Yani neymiş? Çayın memleketimize kitlesel girişi on dokuzuncu yüzyılın sonundaymış. Meslek erbabının odalar etrafında örgütlenmeye başlamasını taa 12-13. yüzyıllara kadar götürebilmek eski ahilik teşkilatlarına bakarak mümkündür. Ancak bugün bildiğimiz anlamda serbest meslek sahiplerinin meslek gruplarına göre resmi olarak örgütlenmelerinin başlangıcı 1770’lerde lonca teşkilatının yasallaştırılmasıyla olmuştur. Aynı bugünkü odaların meslek komiteleri gibi loncalarda da herkes kendine benzeyenlerle bir araya gelirdi. Hâlâ odaların meslek komitelerinde aynı işi yapanlar, kendilerine benzeyenlerle ortak çıkarlarını seslendirmek için bir araya gelirler. Odadan çıkan ses ise bütün mesleklerin ortak paydasıdır. Loncaların odalara dönüşmesi ise yine 1870’li yıllarda olmuştur. Çay ne kadar bizim geleneğimizse oda sistemi de geleneğimizin bir parçasıdır. Türkiye’nin kurumsal kültüründe ne vardır? Her il ve ilçede bir hükümet binası, bir askeri karargâh ve de bir adet oda-borsa binası vardır. İlk ikisi devlete, üçüncüsü ise özellikle 1950’den beri millete aittir. Nokta.

    Benim oda camiasıyla tanışmam şu son on yılın içindedir. Şimdilerde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (TOBB-ETÜ) rektörlüğünü de yürütüyorum. Ama asıl tanışmam, yıllar önce Merkez Bankası’nda iken 2001 yılı ekonomik programını tanıtma amaçlı programlar vasıtasıyla olmuştu. Ondan önce doğrusu ya, böyle güçlü bir sivil özel sektör örgütlenmesi olduğunu bilmezdim. Nasıl Türkiye’yi bilmeyen birinin gözüne ilk takılacak olanlardan biri her fırsatta çay içiliyor olması ise oda camiasını bilmeyen birinin gözüne ilk takılacak olan da odalardaki çeşitlilik ve demokratik tartışma geleneğidir. Odaların bu özelliği, Türkiye’nin kurumsal gelişme sürecinde önemli bir yer tutmaktadır. Elbette camianın içinde irili ufaklı işletmelerin farklı çıkarları vardır. Farklı etnik gruplar, inançlar, Türkiye’de ne varsa oda meclislerinde de o vardır. Türkiye’de ne varsa TOBB’da da mutlaka o vardır. İş dünyası dernekleri etrafında örgütlenmiş farklılıklar demokratik seçimler vasıtasıyla oda meclislerine ve TOBB’a da yansır. Oda seçimlerindeki rekabet işte bu rekabettir.

    Peki, zorunlu üyelik ne getirir? Zorunlu üyelik, iş dünyasının temsilini, herkesin içinde temsil edilebileceği tek bir çatı altına toplar. Kurumsal gelişmenin zayıf olduğu bir coğrafyada, zorunlu üyelik kurumsal gelişmeyi destekler. Demokratik seçimler, oda camiasını sivilleştiren en önemli unsurdur. Gönüllü olan sivil değil, güçsüz olur. Düzelteyim: Bu coğrafyada gönüllü olan güçsüz olur.


    Bu köşe yazısı 26.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır