Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Ilımlı bir toparlanmanın başlayıp başlamadığı şüpheli

    Fatih Özatay, Dr.23 Mart 2013 - Okunma Sayısı: 1348

    Yılın ilk çeyreğinde ekonomimizin ılımlı da olsa toparlanmaya başladığına dair hâlâ belirgin bir emare yok.

    Türkiye’nin döviz cinsinden yükümlülükleri ile alacakları arasında giderek açılan farka ilişkin bir diziye başlamıştım. Bugün ara veriyorum. Dün iki önemli veri açıklandı: Mart ayına ait kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi. Kapasite kullanım oranındaki (KKO) hareketler sanayi üretimindeki hareketlere ve dolayısıyla büyüme oranımıza ilişkin önemli ipuçları veriyor. Reel kesim güven endeksindeki değişimler ise özel yatırım hareketlerinin nasıl şekilleneceğini anlamamıza yardımcı oluyor.

    İkna edici değil

    Takvim etkisinden arındırılmış (çalışma günlerine göre düzeltilmiş) sanayi üretiminin yıllık artış oranı 2011’in ilk çeyreğinde yüzde 14,9 gibi çok yüksek bir düzeydeydi. Sonra baş aşağıya gitti. 2012’nin ilk çeyreğine gelindiğinde yüzde 2,7’ye düştü, dördüncü çeyrekte ise sadece yüzde 0,9 oranında arttı. Elimizdeki en son veri ocak ayına ait. Buna göre, kasım, aralık ve ocak aylarını kapsayan dönemde sanayi üretiminin yüzde 1,3 oranında arttığı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, 2011’den bu yana en düşük büyümenin yaşandığı dördüncü çeyreğin bu kötü özelliğinin, bu yılın ilk çeyreğinde sürmüyor olabileceğine dair ilk işaretlerden biri oldu ocak ayı üretim verisi.

    Elbette yeterli değil. Başka destekleyici gelişmeler de olmalı ki ılımlı bir toparlanmanın yaşandığına ikna olalım. KKO bu açıdan önemli. Bir yıl öncesinin aynı dönemine göre artış oranları incelendiğinde, KKO ile sanayi üretiminin paralel hareket ettikleri hemen belirleniyor. KKO 2012’nin ilk aylarından itibaren bir yıl öncesine kıyasla hep daha düşük değerler aldı. Bu durum yılın ikinci yarısında belirginleşti ve bu yılın ocak ayında da sürdü. KKO, şubat ayında bir yıl öncesine göre yine düştü. Ama bu sefer bir fark vardı: Düşüş oranı, sözünü ettiğim 2012’nin ikinci yarısında ve ocak ayında gözlenenden daha küçüktü. Dün açıklanan veriye göre KKO, mart ayında bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla yüzde 0.5 oranında düştü. Düşüş oranı şubat ayından daha düşük ama sonuçta artıya geçmedi KKO’nun bir yıl öncesine göre değişim oranı.

    Güvende sınırlı düşüş

    Reel kesim güven endeksine gelince... Onun için de benzeri bir öykü geçerli. 2011’in son çeyreğinden itibaren bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla daha düşük değerler almaya başladı. Ama hem sanayi üretimindeki hem de KKO’daki gelişmelerden ayrıldığı bir nokta vardı. Güvendeki aşınma geride bıraktığımız yılın son çeyreğinde durdu. Bu yılın ilk iki ayında ise çok sınırlı bir toparlanma yaşandı.

    Dün açıklanan mart ayı verisine göre güven endeksinde son aylarda gözlenen ılımlı toparlanma devam etmedi. Sınırlı da olsa bir düşüş var güvende. Üçer aylık dönemler itibariyle bakıldığında ise hem geçen yılın dördüncü çeyreğinde hem de bu yılın ilk çeyreğinde bir yıl öncesine göre bir değişim yok güvende. Güvendeki erozyon durmuş vaziyette ama bir iyileşme de yok. Güven endeksini oluşturan alt kalemlerin bir kısmı son üç aya, bir kısmı da gelecek üç aya ilişin sorulara verilen yanıtlar. Bir teselli var: İhracat dışında geleceğe ilişkin verilerde iyileşme var.

    Kıssadan hisse şu: Yılın ilk çeyreğinde ekonomimizin ılımlı da olsa toparlanmaya başladığına dair hâlâ belirgin bir emare yok. Merkez Bankası’nın kredi artış oranını sınırlama politikasını sürdürmesi önündeki engeller artıyor. Bakalım Merkez Bankası bu politikasını sürdürecek ve zorunlu karşılık oranlarını yükseltecek mi?

    Bu köşe yazısı 23.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır