Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Ankara'da değil, Lefkoşa'da alınan kararı anlıyorum

    Güven Sak, Dr.19 Mart 2013 - Okunma Sayısı: 1310

    Ben Ankara'da alınan kararla tribünlere oynandığını düşünüyor ve alınan kararın manasını anlamıyorum.

    Önce Ankara’da Rekabet Kurumu bankalarla ilgili bir karar aldı. Ardından, bu hafta sonu da Güney Kıbrıs hükümeti bankalarla ilgili bir karar aldı. Rekabet Kurulu, rekabeti bozucu davranışları nedeniyle bankalara ceza verdi. Güney Kıbrıs hükümeti, Avrupa Birliği zoruyla, adanın güneyindeki bankacılık krizine çözüm sürecinde faturanın bir bölümünü de mevduat sahiplerinin üstlenmesi gerektiğine karar verdi. Ben Ankara’da alınan kararla tribünlere oynandığını düşünüyor ve alınan kararın manasını anlamıyorum. Lefkoşa’da ise hayli zor bir karar verildiğini görüyor ve alınan kararın mesnedini anlayabiliyorum. Gelin bakın neden böyle düşünüyorum...

    Önce bankalarla ilgili birkaç tespit yapayım, müsaadenizle. Birincisi, bankanın işi başkasının parası ile yatırım yapmaktır. İkincisi, bu işi yaparken banka bütün riski kendisi üstlenir. Üçüncüsü, banka yaptığı yatırımlardan zarar bile etse, mevduat sahiplerine söz verilen getirinin ödenmesi gerekir. Dördüncüsü, devlet bankanın başkasının parası ile üstlenebileceği riskleri sınırlandırmak için bir dizi tedbir alır. Karşılık oranları ile sermaye yeterliliği düzenlemelerinin manası budur. Beşincisi, tasarruf mevduatı sigortası bütün bu tedbirlere rağmen banka batarsa devreye girer. Altıncısı, bankacılıkta fiyat rekabeti olmaz. Rekabet, bankacılığı bozar. Sonra kötü banka, iyi bankayı kovar. Kötü banka, tanım gereği büyür. Yedincisi, bankacılıkta kamu düzenleme otoritesinin görevlerinden biri, bankaların, işlem ve aracılık ücretlerini belirlemek için birlikte hareket ederken piyasayı koruyucu ‘uyumlu eylem’lerden uzaklaşmamalarını sağlamaktır.

    Şimdi geleyim iki meseleye... Ankara’daki bankacılık kararını anlamadım; bankacılıkta fiyat rekabeti tanım gereği olamayacağına göre, burada uyumlu eylem aramak mümkün değildir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile TC Merkez Bankası’nın görevi, bankaların fiyatlar konusunda ‘uyumlu eylem’ içinde olmalarını temin etmek olmalıdır. Bir banka, mesela kredi kartı piyasasında egemen olduğu için, bu alanda sahip olduğu müşteri harcama profili bilgilerini kullanıp bir e-ticaret şirketi kuruyor ve oradaki pazarı tekelleştiriyor ise işte orada bir rekabet ihlali vardır. Rekabet Kurulu, bankaların bu gibi eylemler içinde olup olmadıklarıyla ilgilenmelidir. Böyle bakınca, verilen son karar bir hatadır. Bu bir.

    Lefkoşa’daki kararı ise anladım. Böyle bir kararın alınmış olması, iktisadi olarak bakıldığında, Güney Kıbrıs’ta krizin derinliğini gösterir. Adanın bankaları, adanın güneyindeki milli gelirin sekiz katı kadar kredi dağıtmış durumdadır. Türkiye’de bu oran yüzde 100 bile değildir. Rusya’dan gelen paralar, Yunan işletmelerine kredi olmuştur. Yunan ekonomisi ise son dört yılda yaklaşık yüzde 20 daralmıştır. Bugün batıklar nedeniyle bankaların varlıkları, bankaların borçlarını karşılamamaktadır. Bilançonun aktifi pasifine denk gelmemektedir. Bu durumda ne yapmak gerekir? Dört seçenek vardır. Birincisi, bankanın sahiplerinden ek sermaye koymaları istenebilir. Dünyanın en zor işi, zaten batmış bir işletmeye sermaye bulmaktır. İkincisi, devlet, kendisi bir ek sermaye koyarak, aktifi pasife eşitleyebilir. Bunun için kaynak gerekir. Üçüncüsü, mevduat sahiplerine olan borcun bir kısmı silinebilir. Dördüncüsü, devlet bankayı devralır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu devreye girer.

    Güney Kıbrıs’ta Avrupa Birliği ilk kez bankacılık krizine doğrudan müdahale etmiştir. İşi idare etmek için, bugüne kadar yaptığı gibi likidite sağlamak yerine, yerel mevduat sahiplerinin zarara ilk günden ortak olmasını istemiştir. Güney Kıbrıs’ın Rusya için bir nevi para aklama cenneti olması herhalde bu kararda etkili olmuştur. Kimse Rum mudileri kurtarmak istememektedir. Lefkoşa’daki kararı, bu nedenle, Ankara’dakinin tersine, teknik olarak, anlayabilmek mümkündür.

    Anlamakla doğru bulmak aynı değildir. Ankara’daki kararı ise doğru ya da yanlış bulmayı bırakın, anlamak bile mümkün değildir. BDDK ve TCMB acaba Rekabet Kurulu kararı konusunda ne düşünmektedirler?


    Bu köşe yazısı 19.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır