Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Bir garip dinamik

    Fatih Özatay, Dr.16 Mart 2013 - Okunma Sayısı: 1422

    Dış finansal piyasalar karışırsa açık döviz pozisyonu yüksek düzeyde olan ekonomiler oldukça olumsuz etkileniyorlar.

    Döviz kurunun yurtiçi enflasyon ile yurtdışı enflasyon arasındaki farkın üzerinde artmasının, yani yerli paranın reel olarak değer kaybetmesinin, ekonomik faaliyet düzeyi açısından zararlı etkilerinden söz ediyordum. Bu tür ekonomilerin temel özelliği şu: Döviz cinsinden toplam borç, döviz cinsinden alacak toplamına kıyasla oldukça yüksek. Elbette böyle bir ekonomide, bazı kesimlerin döviz cinsinden varlıkları borçlarına göre daha yüksek olabilir. Mesela ihracatçı şirketler için bu durum geçerli olacaktır. Ama önemli olan şu: Bir bütün olarak bakıldığında, yani tüm kesimlerin bilançoları toplulaştırıldığında, döviz cinsinden borçların döviz cinsinden alacaklara göre ne kadar yüksek olduğu... Bu farkı ‘açık döviz pozisyonu’ olarak adlandırayım. Mesela Türkiye’de, şirketler kesimi böyle bir durumda.

    Üç olumlu etki

    Böyle bir ekonomide, döviz kurundaki artış ne kadar fazlaysa ve ne kadar uzun sürüyorsa toplulaştırılmış bilançodaki bozulma da o denli fazla olacaktır. Bilançonun bozulması, bir yandan yatırım yapma kabiliyetinin ve isteğinin azalması anlamına gelecektir. Diğer yandan da şirketlerin değerini düşürerek finansmana erişimlerine engel oluşturacaktır.

    Döviz kurunun enflasyondan daha fazla artmamasının, hatta bir miktar da altında kalmasının (yerli paranın reel olarak değerlenmesinin) üç olumlu etkisi var: Birincisi, bir bütün olarak ekonominin açık döviz pozisyonu olması nedeniyle bilançolar düzeliyor. İkincisi, ithal girdi maliyetlerindeki artışı sınırlayarak enflasyonu düşürüyor. Üçüncüsü, merkez bankasının faizleri düşürmesine olanak tanıyor. Birinci ve üçüncü etki, dikkat edilirse, ekonomideki faaliyet hacmini arttıracak yönde etkiler. Hem bilançoların düzelmesi hem de faizlerin düşmesi ile daha fazla yatırım ve tüketim harcaması yapmak mümkün oluyor. Talepteki artışa karşın maliyetlerdeki azalma nedeniyle enflasyon yükselmeyebiliyor. Bu durumda, daha düşük ya da artmayan bir enflasyon ile daha yüksek bir büyüme oranı birlikte gerçekleşebiliyor.

    Açık pozisyon artar

    Ama yerli paranın reel olarak değerlenmesinin önemli olumsuz etkileri de var. Bunlardan en bilineni, şüphesiz ihracat ve ithalat üzerine olanı. Döviz kurunun düşmesi ya da enflasyon kadar artmaması, ihracatı caydıran ithalatı ise teşvik eden bir olgu. Süreç içinde, dış ticaret ve cari işlemler dengesi bozuluyor. Ama bir başka olumsuz etki daha var ve çok önemli. Şu: Yerli paranın reel olarak değerli olması ve bunun uzunca bir süre devam etmesi döviz cinsinden borçlanmayı özendiriyor. Üstelik yurtiçi tasarruflar yetersiz bir düzeydeyse bu özendirim daha da güçleniyor. Fon ihtiyacı olanlar, bu ihtiyaçlarını ağırlıklı olarak yurtdışından temin etme yoluna gidiyorlar. Sonuçta ülkenin açık döviz pozisyonu artıyor.

    Bir anlamda, açık döviz pozisyonu kendini besliyor; süreç içinde daha fazla açık döviz pozisyonuna yol açıyor. Elbette dış finansal piyasalarda risk alma iştahı varsa... Zaten bir başka sorun da burada karşımıza çıkıyor. Dış finansal piyasalar karışırsa açık döviz pozisyonu yüksek düzeyde olan ekonomiler oldukça olumsuz etkileniyorlar. Bu durum, bu tür ekonomilerde ekonomi politikasını oldukça güçleştiriyor. Özellikle de para politikasını... Sürdüreceğim.


    Bu köeş yazısı 16.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır