Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Açığın kaynağı enerji ithalatıysa Türkiye'nin işsizlik oranı da % 35'tir

    Güven Sak, Dr.05 Mart 2013 - Okunma Sayısı: 2427

    'Enerji faturası yükselmese açık kalmaz' diye düşünenin Türkiye'nin işsizlik oranının yüzde 10 değil, %35 olduğunu savunması da gerekir.

    Türkiye ekonomisi ile yaygın kabul gören ahir zaman hurafelerinin sayısı çoktur. Benim son zamanlarda en çok beğeni ile izlediklerimden bir tanesi de “Cari açığımızın temel nedeni, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığıdır” tezidir. Sağda solda ciddi ciddi söylüyorlar. Duyuyorum. Rakamları alt alta koyduğunuzda ilk bakışta öyle geliyor olabilir. Ama buradaki akıl yürütme biçimi külliyen yanlıştır. Ham hum şaraloptur. Eğer o tezi doğru kabul ediyorsanız, benzer bir yaklaşımla, bu günlerde Türkiye’de işsizlik oranının Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı gibi %10 değil de %35 olduğunu iddia edebilmek de mümkündür. Demek ki neymiş: Cari açığın kaynağı enerji ithalatıysa, Türkiye’nin işsizlik oranı da %35’miş. Gelin bakın nasıl öyleymiş?

    Önce enerjide dışa bağımlılık ve de cari açık ilişkisi ile başlayayım müsaadenizle. Türkiye, enerjide dışa bağımlı bir ülkedir. Enerji ihtiyacımızın %70’ten fazlası ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye, 2011 itibariyle, milli gelirin %10’u civarında cari açık da vermekteydi. Peki, enerjide dışa bağımlı olan ülkeler, bizde yenilerde cari olan o meşum tezdeki gibi ille de cari açık mı vermektedirler? El Cevap: Hayır. Mesela, Güney Kore, enerji ihtiyacının %82’sini ithalatla temin etmektedir. İrlanda ise enerji ihtiyacının %87’sini ithalatla sağlamaktadır. Hem G. Kore, hem de İrlanda, enerjide Türkiye’den daha fazla dışa bağımlıdırlar. Bu durumda, memlekette geçerli teze göre ne beklemek gerekir? Elbette onlarda da enerji faturasının yüksekliği sonucunda ortaya bir cari açık çıkmasını beklemek gerekir. Ama bakın vaziyet öyle değildir. G. Kore’nin cari açığı değil, cari fazlası vardır. İrlanda da ise cari hesabı dengededir. Demek ki nedir? Enerjide dışa bağımlı olanın ille de cari açık vermesi gerekmez. Bizdeki bir uyduruk tezdir. Ham hum şaralop analiz çerçevesidir. Bu ilk noktadır. Geleyim ikincisine. G. Kore ve İrlanda enerjide daha fazla dışa bağımlı olduklarına göre, neden açık vermezler? Türkiye ile kıyaslandığında, enerji dahil tüm o girdileri kullanarak, daha fazla katma değer üretebildikleri ve ihracat yapabildikleri için elbette. Memleketin enerji faturası bir dışsal değişken değildir. Analize sonradan dahil edilmez. O da girdilerden biridir. Sorun enerji faturasının boyutunda değil, sizin enerji dahil tüm o girdileri kullanıp ne yaptığınızdadır. Türkiye, İrlanda ve G. Kore ile kıyaslandığında o girdileri, katma değeri daha düşük çıktılara dönüştürebilmektedir. Mesele, bağımlılığı ile değil ekonominin yapısı ile alakalıdır. Fizikçilerinin düşünebileceği tek işin bir dershanede ders vermek olduğu bir ülke olsa olsa böyle olur. Başka ülke deneyimlerinin bize gösterdiği budur.

    Geleyim üçüncü hususa. “Ah o enerji faturası yükselmese memleketin cari açığı kalmaz” diye düşünenin aynı empresyonist analiz çerçevesiyle Türkiye’nin işsizlik oranının % 10 değil, %35 olduğunu savunması da gerekir. Türkiye’de işgücüne katılım oranı %52’dir, çalışma çağında olan her 100 kişiden 52’si ya bir işte çalışıyor ya da çalışmasa da iş arıyordur (işsiz). Türkiye’deki yüzde 10’luk işsizlik oranı, bu 52 kişiden yaklaşık 5’inin işsiz, 47’sinin ise çalışmakta olduğunu gösteriyor. İspanya’da ise işgücüne katılım oranı %75’tir. Türkiye’deki işgücüne katılım oranı %52’den 75’e, İspanya’daki seviyeye, çıksa ne olurdu? İşgücündeki 75 kişiden sadece 47’sinin çalıştığı Türkiye’de, işsizlik oranı %35’e fırlardı. Analiz ilk bakışta doğru mudur? Doğrudur. Ama nedir? Biraz ham hum şaraloptur. Ayrıntılara özensizdir. Kötüdür. Aynen enerjideki dışa bağımlılık ile cari açık arasında kurulan bağlantı gibi kötüdür.


    Bu köşe yazısı 05.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır