TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Kuzey ve Güney Kore'nin anlaşması İsrail, Filistin ve Türkiye'nin orta yolu bulmasından çok daha kısa sürüyor.
Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’dan güneye doğru yola çıkarsanız, yaklaşık iki saat sonra, askerden arındırılmış bölgeye daha varmadan, Kaesong Sanayi Bölgesi’ne ulaşırsınız. Yok Seul’den, kuzeye doğru yola çıkarsanız, yaklaşık bir saat sonra, askerden arındırılmış bölgeyi hemen geçince, yine Kaesong’a varmış olursunuz. Kuzey Kore ile Güney Kore birbirlerini hiç ama hiç sevmiyorlar. Arada birbirlerinin gemilerini batırıp uçaklarını düşürüyorlar. Ama buna rağmen her gün yaklaşık 50 bin Kuzey Koreli, Güney Koreli şirketlerin fabrikalarında çalışmak için Kaesong Sanayi Bölgesi’ne gidiyorlar. Bölgede her gün çalışmaya giden yaklaşık bin de Güney Kore vatandaşı var. Kim Jong-il zamanında operasyonel hale gelen sanayi bölgesi yaklaşık 65 kilometrekare büyüklüğünde.
Kaesong Sanayi Bölgesi, Kuzey Kore topraklarında, bir adaya benziyor. Aynı Çin’in özel ekonomik bölgelerine benziyor. Orada Kuzey Kore yasaları uygulanmıyor, bölgeyi işleten şirketin kuralları geçerli oluyor. Kaesong Sanayi Bölgesi fikri, Güney Kore şirketleri için Kuzey Kore’nin ucuz ve nitelikli işgücü potansiyeline erişim imkânı anlamına geliyor. Bazılarının köle emeği dedikleri bu, ama unutmayın, Kaesong’lar sayesinde ücretler de yükselecek. Güney Kore şirketlerine Çin rekabetine karşı direnme şansı veriyor. Kuzey Kore hükümeti için ise vatandaşlarına istihdam imkânı ve beceri kazanma fırsatı olarak görülüyor. Bölgenin elektriği güneyden, suyu ise kuzeyden geliyor.
Geçen yıl, Seul’de Birleşme (Unification) Bakanlığı’nda benim için en hoş sürpriz Kaesong Sanayi Bölgesi’nin hikâyesini dinlemek olmuştu. Kaesong’un kuruluş fikri, 2002 yılında başlıyor. Fikrin Kore’de ortaya çıkışı, Türkiye’nin gündeme getirdiği, Filistin’de bir Türk özel sanayi bölgesi kurma fikri ile aynı zamana rastlıyor. Bilmem, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği öncülüğünde başlatılan ve halen TEPAV tarafından yürütülmekte olan Filistin’de özel sanayi bölgesi projesini hatırladınız mı? Ben hiç unutmadım. Hâlâ ilgileniyorum. Kaesong Sanayi Bölgesi 2005 yılında operasyonel hale geliyor. Filistin’de bir sanayi bölgesi kurma girişiminin harita üzerinde sınırları belirlenmiş bir toprakla buluşması ise ancak 2010 yılında gerçekleşiyor. Proje için Jenin’de, tam sınır boyunda 930 dönümlük bir arazi belirleniyor. Almanya’nın yaklaşık on yıldır yapamadığını yaparak Jenin Sanayi Bölgesi’nin operasyonel hale getirilmesi sonunda TOBB-BİS şirketinden isteniyor.
Kuzey ve Güney Kore’nin anlaşması İsrail, Filistin ve Türkiye’nin orta yolu bulmasından çok daha kısa sürüyor. Neden? Üç ülkenin siyasetinin uyuşması, iki ülkenin siyasetinin uyuşmasından daha zor oluyor. Jenin Sanayi Bölgesi söz konusu olduğunda, tam bunlardan ikisini ortak bir çizgide buluşturduğunuzda üçüncü ülke ile ilgili bir sorun oluyor. Tam İsrail ile Filistin’i bir çizgide buluşturuyorsunuz, bir dönüyorsunuz, İsrail ile Türkiye konuşmamaya başlamışlar. Türkiye’nin İsrail ile problemi, Türkiye’nin Filistin hükümetine ve dolayısıyla Filistin direnişine destek sağlamasını da olumsuz yönde etkiliyor. Bizim coğrafyamızda siyaset, ekonomiden kesinlikle önce geliyor. Siyaset, Filistin direnişinin manasının değiştiğini görmemizi de engelliyor. Filistin direnişi dün ayağa kalkıp artık yeter demekti. Şimdi ayağa kalkanların kendi kendilerini yönetecek idari ve iktisadi kapasiteye sahip olmalarının sağlanması birinci önceliği oluşturuyor.
Her bir ülkeye bir yetenek havuzu olarak bakarsanız, size ait olmayan bir yetenek havuzundan yararlanmanın bir yolu da o ülkeye bir özel ekonomik bölge kurmak olabilir. Türkiye’nin Kuzey Irak, Nahçıvan ve Ermenistan için bu tür iktisadi işbirliği projeleri üzerinde ciddi ciddi düşünmeye başlamasında fayda vardır. Türkiye’yi içinden değer zincirleri geçen bir ülke yapmanın bir yolu budur.
Bu köşe yazısı 01.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.