Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Herkes hallaçlara karışırken CNC operatörleri ne olur?

    Güven Sak, Dr.01 Şubat 2013 - Okunma Sayısı: 2068

    Teknolojik gelişme, kurumsal yapıları bile işte böyle değiştiriyor. Kabul etmesi önce güç geliyor ama böyle oluyor.

    Benim çocukluğumda, Bursa’da, mahalleleri dolanan hallaçlar vardı. Artık yoklar. Siz hiç hallaç gördünüz mü? O zamanın yatak teknolojisi bir başkaydı. Yatak, yastık, yorganın içi pamuk ya da yün dolu olurdu. Hallaçlar, bir yıl boyunca üzerinde yatılmaktan yamyassı olmuş yatakların pamuğunu ya da yününü sokak arasında atarlardı. Böylece yeniden dolgun, yumuşak yataklarımız ve de yastıklarımız olurdu. Sonra yatak teknolojisi değişmeye başladı. Yatakların içine teller, yaylar girdi. İçine yalnızca pamuk konan yataklar azaldı. Doğal olarak hallaçların sayısı da azalmaya başladı. Yatak teknolojisindeki değişim hallaçlığı, yok olmaya yüz tutan meslekler antolojisine aktarıverdi. Elbette, hallaç loncaları da, eğer olsalardı bundan olumsuz etkilenirlerdi.

    Modern zaman loncaları ise odalar. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin, oda seçimlerini şeffaflaştırmak ve de alışılageldik seçim hilelerinden korumak için Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu ile birlikte daha geçen yıl yaptırdığı çalışmanın sonuçlarına baktım. Herkesin hangi meslekte faaliyet gösterdiği artık odalardaki grupların seçim planlarına bağlı olarak kafadan değil, doğrudan yapılan merkezi bir anket ile belirleniyor. Ben başkalarının da hallaçlara karışma yolunda olduğunu bu çalışmadan görebiliyorum. Mesela eskiden bir mahrukatçılar meslek grubu varmış. Ben, mahrukatın ne demek olduğunu daha yeni öğrendim. Yakacak, yakıt demekmiş. Eskiden çarşıdan odun sonraları da kömür almak vardı. Sonra doğalgaz geldi mahrukatçılık bozuldu tabii. Şimdi odunu, ancak şöminede yakmak için alanların olduğu bir kentsel alandan bahsediyoruz. Aynı durum tüpgaz satıcıları için de geçerli elbette. Sonra ömrünü tamamlayan alanlardan biri de matbaacılar galiba. Bakın onların da sayıları meslek grubu oluşturma limitlerinin altına düşmeye başlamış. Neden? Yine teknolojik değişimden elbette. Birincisi, bizim memlekette de artık bilgisayar sayesinde masaüstü yayıncılığı daha bir önemli oluyor. Bir bakıyorsunuz, bilgisayar ve yazılım alanında meslek grubu oluşturmak mümkün hale geliveriyor. Eskiden bu da yoktu. İkincisi, galiba Çin’de basım işleri de ucuz. Aynı durum halı üretimi için de geçerli gibi duruyor. Teknolojik gelişme çağımızın temel hakikati. Biz teknik bir uygarlığın çocuklarıyız. Teknoloji değiştikçe zamanın meslekleri de değişiyor.

    Listeye bakarken aklıma yine üç boyutlu yazıcı geldi. Hatırlayın, üç boyutlu yazıcı, bilgisayarınızda tasarladığınız herhangi bir aracın ya da parçanın üç boyutlu çıktısını almanıza imkân sağlıyordu. Bir aleti ya da aletin parçasını tasarladığınızda ne yapardınız eskiden? Onu bir CNC operatörüne götürüp, prototip yaptırırdınız. Şimdilerde ise prototipi doğrudan masanızın üstünde yapıveriyorsunuz. Karbon emisyonu tasarrufu müthiş. Hatta artık biyomedikal programlarda, yazıcıya plastik ya da metal değil de kemik tozu yükleyerek, doğrudan plastik cerrahi operasyonları için kemik bile üretebiliyorsunuz. Geçen yazının altında, “Ama üç boyutlu yazıcının yaptığını zaten CNC tezgâhları yapıyor” diye bir not vardı. Demek ki iyi anlatamamışım. Dediğim o ki, CNC tezgâhları ve CNC operatörleri için yakın gelecekte başka işler bulmak gerekecek, canım kardeşim. Bakın mesela bu işin de oda sistemi içinde bir meslek grubu ve de meslek komitesi varsa, bir on yıl kadar sonra onlar da hallaçlara karışıverecekler.

    Şimdilerde oda seçimleri ile ilgili kulis ve tartışma haberlerini okurken, ben bunu düşündüm. Teknolojik gelişme, kurumsal yapıları bile işte böyle değiştiriyor. Kabul etmesi önce güç geliyor ama böyle oluyor. Ne diyeyim? Vakıa ile kavga olmaz.


    Bu köşe yazısı 01.02.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır