TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Pazar listemizde yer alan bazı unsurlar ancak başka tamamlayıcı unsurlar ile bir araya geldiklerinde bir anlam taşıyacaklar.
Kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla büyüme oranı açısından bakıldığında, 2000’li yıllardaki ortalama büyüme oranımız 1990’lardakinden daha yüksek. Bu sayede zengin ülkelerin kişi başına gelir düzeyine yaklaşmakta bir miktar mesafe almış durumdayız. Ancak aynı dönemde bizden çok daha yüksek oranda büyüyen ve zenginlere daha hızlı yakınsayan ülkeler var; aldığımız mesafe sınırlı. Ayrıca geldiğimiz noktada hâlâ ABD’nin yüzde 30’u gibi bir kişi başına gelir düzeyine sahibiz. Farklı bir ifadeyle, büyüme tempomuz çok yetersiz.
Türkiye’nin tasarruf oranı çok düşük
Büyüme oranımızı arttırmamız gerektiği açık. BRIC ülkeleri ve Kore ile Türkiye’yi karşılaştırdığım yazı dizisinde önemli gördüğüm büyüme kısıtlarımızı ortaya koymaya çalıştım. Şunlardı: Birincisi, Türkiye’nin tasarruf oranı çok düşüktü. İkincisi, özellikle lise ve üstü eğitime sahip kişi sayısının nüfusa oranı oldukça azdı. 2000’lerde büyüme performansımızda gerçekleşen sınırlı iyileşmenin sürdürülebilir olmadığı ise ortadaydı. Bu konuda yapılan araştırmalar çerçevesinde bunun birinci nedeni, az önce belirttiğim kısıtlı eğitim düzeyimizdi. İkincisi ise ihracatımızın çok az bir kısmının yüksek teknolojili mallardan oluşmasıydı.
Büyüme oranımızın sürdürülebilir bir biçimde yükselmesini engelleyen başka kısıtlar da var. Gündem el verdiğince bunları ele almak istiyorum. Ancak daha önce geçenlerde okuduğum bir çalışmada yer alan bir uyarıyı buraya taşımak istiyorum. Uyarı bir örnekten yola çıkıyor: Sarkozy, Fransa Cumhurbaşkanı olduğunda, Fransa’nın daha yüksek bir oranda büyümesinin önündeki kısıtların saptanması ve bu kısıtların nasıl kaldırılacağının belirlenmesi için bir komisyon kurmuş. Komisyon tam 316 öneriyle gelmiş. Üstelik her bir önerinin vazgeçilemez olduğu düşünülüyormuş. Vazgeçilemez önerilerden 209 numaralısı kuaförlerin diplomasına ilişkinmiş! Çalışma bu örnekten yola çıkarak ‘pazar listesi’ şeklindeki uzun büyüme kısıtları listelerinden kaçınılmasını tavsiye ediyor.
Kadınların işgücüne katılım oranı düşük
Öte yandan, ne kadar önemli olurlarsa olsunlar, büyüme kısıtları listesi yapılırken akla ilk gelecek bazı öneriler tek başlarına fazla bir anlam taşımayabilirler. Bunların başında ‘işgücüne katılım oranımızın yükseltilmesi önerisi’ geliyor. Katılım oranımız çok düşük bir düzeyde. Erkeklerin işgücüne katılım oranında bir sorun yok. Kadınlarımızınki ise çok düşük. İşgücü bir üretim girdisi. Dolayısıyla, göz göre göre bir potansiyelimizden yararlanmıyoruz. Bu çerçevede, büyüme kısıtları listesi yapılırken ilk akla gelenlerin başında, kadınların işgücüne katılımının düşüklüğünün olması çok makul. Elbette arkasından da ‘kadınların işgücüne katılımını arttırıcı’ önlemlere ilişkin öneriler geliyor.
Açık ki bu potansiyelin büyüme oranımızı yükseltmesi ancak bu potansiyelin üretim sürecine katılması ile olur. İşgücüne katılınca hemen üretim sürecine girilmiş olunmuyor oysa. Sözü dolandırmaya gerek yok: İşgücüne katılanlara iş bulmamız gerekiyor ki bu işgücünden yararlanmış olalım. İş bulmaları için ise hem işgücüne yeni katılanların donanımları yeterli olmalı hem de işgücü talep edilmeli. Dolayısıyla ‘pazar listemizde’ yer alan bazı unsurlar ancak başka tamamlayıcı unsurlar ile bir araya geldiklerinde bir anlam taşıyacaklar. Buna da dikkat etmek gerekiyor. Sürdüreceğim.
Bu köşe yazısı 26.01.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
22/01/2025
Güven Sak, Dr.
21/01/2025
Burcu Aydın, Dr.
18/01/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
17/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
17/01/2025