Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Merkez Bankası'nın son kararı

    Fatih Özatay, Dr.24 Ocak 2013 - Okunma Sayısı: 1349

    Kredi artış oranı daha da yükselir ve kalıcı olma eğilimi göstermeye başlarsa MB'nin daha güçlü kararlar alacağı anlaşılıyor.

    Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu salı günü toplandı ve yeni kararlarını açıkladı. 2011’den bu yana geçen sürenin önemli bir kısmında anlamını önemli ölçüde yitiren politika faizi değiştirilmedi. Politika faizinin içinde kaldığı faiz aralığının üst ve alt sınırı 25 baz puan aşağıya çekildi. Hem lira cinsinden hem de döviz cinsinden zorunlu karşılık oranlarında çok sınırlı bir artışa gidildi.

    Faiz kararları hakkında bir şey söylemeyeceğim. Zorunlu karşılık oranlarının arttırılması üzerinde duracağım. Bu arttırımın gerekçesi, alınan kararda şöyle belirtiliyor: “Kurul, sermaye girişlerinin hızlandığı mevcut konjonktürde kredilerin öngörülenden daha hızlı artmaya başladığına dikkat çekmiştir. Finansal istikrara dair riskleri dengelemek amacıyla... zorunlu karşılıklara ilişkin sıkılaştırıcı yönde ölçülü adımların atılması uygun görülmüştür.”

    Gerçekten de son haftalarda hem döviz kurundaki oynamaların etkisinden arındırılmış toplam kredi miktarında hem de tüketici kredilerinde bir artış yaşanmaya başlamıştı. Kredilere MB’nin yaptığı gibi (haftalık yüzde değişimlerin on üç haftalık ortalamalarının yıllıklandırılmış biçimlerine) bakıldığında ortaya çıkan tablo şöyle: 2012’nin son üç ayının artış ortalaması, toplam krediler için yüzde 15,4, tüketici kredileri için ise yüzde 18,8. Oysa aralık ayının son iki haftası ile ocak ayının ilk iki haftasını kapsayan dönemde toplam krediler yüzde 20,6, tüketici kredileri ise yüzde 20 oranında arttı. MB’nin istediği düzey ise yüzde 15.

    Yurtiçi tasarruf oranı son yazılarımda belirttiğim gibi çok düşük bir düzeyde. Böyle olunca hızlı kredi genişlemesini besleyen ana unsur ‘kibar tanımıyla’ dışarıdan sermaye girişi oluyor. Daha açık ifade edilirse, dış borçlanmadaki artış var kredi genişlemesinin arkasında. Türkiye’nin döviz borcu ile döviz alacağı arasındaki fark giderek açılıyor; gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 50’sine ulaşmasına az kaldı. Türkiye, büyüme oranı ile dış borçlanma arasındaki bu bağı koparamadığı için normalin üzerindeki her büyüme döneminde dış borçlanma artıyor ve risk oluşturuyor. Oysa ‘normalimizden’ memnun değiliz; çünkü zengin ülkelerle aramızdaki gelir farkını kapatmaya yetmiyor o normal.

    BDDK devreye girebilir

    Risk oluşumu açısından bakıldığında MB’nin kredi genişlemesindeki ivmelenmeyi azaltmak istemesi doğal görünüyor. Zorunlu karşılık oranını yükselterek bunu ne ölçüde başarabilir? Bu köşede, 2010’un sonları ile 2011’in ilk dört ayını kapsayan dönemde uygulanan zorunlu karşılık oranını arttırma politikasının, uygulamaya başlanmasıyla birlikte neden başarısız olacağı hakkında çeşitli yazılar yazdım. Uygulama döneminden sonra da başarısızlığını gösteren çok sayıda göstergeye yer verdim. Şimdiki koşullar biraz daha farklı. En azından faiz politikası değişik. Yine de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) devreye girmeden ve ‘telefon diplomasisi yürütülmeden’ bir sonuç alınması zor görünüyor. Başka bir yazıda ele alırım.

    Öte yandan, bu karar bir başlangıç. Sonuçta kredi artış oranındaki yükselme çok fazla değil. MB’nin zorunlu karşılık artışı miktarı sembolik. Ama bankalara verilen mesaj açık. Kredi artış oranı daha da yükselir ve kalıcı olma eğilimi göstermeye başlarsa MB’nin daha güçlü kararlar alacağı anlaşılıyor. Aynı koşullar altında, kredi artış oranı gerçekten kontrol edilmek isteniyorsa BDDK’dan da destekleyici adımlar gelebilir (gelmeli).

     

    Bu köşe yazısı 24.01.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır