Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    BDP Türkiye’deki Kürtlerin temsilcisidir

    Güven Sak, Dr.19 Ocak 2013 - Okunma Sayısı: 1542

    Paris’te öldürülen üç Kürt kadın siyasetçi için Diyarbakır’da yapılan cenaze törenine onbinlerce kişi düzenli bir biçimde katıldı. Diyarbakır ve diğer illerdeki törenler, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) için siyasi bir güç gösterisiydi. Yeni başlayan süreçte, ilk kez, BDP’nin siyasi kabiliyeti ve gücü son derece önem taşıyor. Öcalan’ın BDP’ye katacağı güç kritik önemde. Açıktır ki, siyasi sorunları siyasi araçlarla çözmek gerekir. Türkiye’deki Kürtler ilk defa BDP vasıtasıyla bir yeni durumdan faydalanma şansına sahipler. Müsaadenizle açıklayayım.

    Geçtiğimiz elli yılda Türkiye kökten değişti. Ekonomik dönüşüm 1980’lerde başladı. Petrol krizinin yol açtığı ekonomik sorunları takiben, yapısal reformlar uygulanmaya başlandı. Türkiye ekonomi politikası reformunda ezberini değiştirmeye karar verdi. Karşılığını da aldı. Ekonomik dönüşümün ardından sanayinin merkezden çevreye yayılmasıyla siyasi dönüşüm süreci başladı. Reform sürecinden önce miskin bir tarım ekonomisi olan Türkiye, dinamik bir orta teknolojili sanayi ülkesine dönüştü. Velhasıl, ülke etkileyici bir dönüşüm geçirdi.

    Öte yandan, Türkiye son elli yılda hiç mi hiç değişmedi. En son silahlı Kürt isyanı, 1980’lerde başladı. Türkiye bu açıdan ezberini değiştiremedi ve soruna 19. yüzyıldan kalma eski reçeteyle müdahaleyi tercih etti. İnkar her zamanki resmi siyaset çizgisi oldu; doğal olarak da işe yaramadı. Artık 19. yüzyılda değildik. Şimdi geldiğimiz nokta, Türkiye’de Kürtlerin de yaşadığı gerçeğini kabul etme noktasıdır. Halbuki bunu son ayaklanmadan önce de açık seçik biliyorduk. Adamlar Kürtçe konuşuyordu yahu!

    Uzun lafın kısası, söz konusu Kürt meselesi olunca, Türkiye yeterince değişemedi. Bugün silahları susturmak kendi başına bir siyasi politika önerisi değildir. Ben hala ortada bir siyasi çözüm alternatifi göremiyorum. Velhasıl, Türkiye’nin Kürt meselesinde karnesi pek etkileyici değildir.

    Suriye krizinin ikinci kışında bir çıkmaza sürüklendiği ve Obama’nın ABD Başkanı olarak ikinci dönemine başladığı bu günlerde Türkiye bir yerel barış girişimi başlattı. Obama’nın ikinci döneminin başında Türkiye, Amerika ile karşılıklı taahhütlerini yenilemek için sanki çaba harcıyor. Bana kalırsa, bu kez süreç iki açıdan farklı: Bu kez PKK lideri Öcalan ile birlikte, TBMM’de otuzdan fazla milletvekili ile temsil edilen BDP de sürecin merkezinde yer alıyor. Öcalan, bu kez BDP’yi güçlendiriyor. Bu iyiye işarettir.

    Neden öyledir? Çünkü, BDP Kürtleri temsil etmektedir. BDP’nin temsil yeteneği zaten ettiği PKK’nın ötesindedir. Kürtlerin yüzde 70’i, PKK’nın kendilerini temsil etmediğini ifade ediyorlar. Halbuki aynı oran, BDP için yüzde 20’leri aşmıyor.

    Peki ya Kürt nüfusunun ne kadarı Öcalan’ı destekliyor? Bir ankete göre, Kürt kökenli katılımcıların yüzde 70’i hükümetin çözüm için doğrudan Öcalan ile görüşmesi gerektiğine inanıyor. 2011 yılında yapılan anket sonuçlarını inceleyince iki nokta aklımda yer etti: Öcalan ve siyasi parti olarak BDP. Şu ana kadar çabalar doğru tele dokunuyor gibi görünüyor. Elbette, BDP’nin temsil rolünü idrak etmesi ve barışçıl bir çözüm için güvenilir bir muhatap gibi davranması koşuluyla.

    Peki, zurnanın zırt dediği yer neresidir? Türkiye’deki Kürtlerin yüzde 70’i hükümetin çözüm için doğrudan Öcalan’ı muhatap alması gerektiğini düşünürken, Türklerin yüzde 90’ı bu görüşe kesinlikle karşı çıkmaktadır. İlk grup toplam katılımcıların sadece yüzde 15’ini temsil etmektedir. Alın size demokrasi ve seçim döngüsü ile ilgili bir ders: Bana sorarsanız, çözüm için çoğunluğa yönelik dikkatle tasarlanmış bir kamu diplomasisi girişimi gereklidir. Sorun şu ki, halen ortada böyle bir çalışma yoktur.

    Böyle bir çalışma için en uygun ortam ise yeni anayasayı yapmak üzere bir araya gelen, toplumun tüm kesimlerini temsil eden dört partiden oluşan Uzlaşma Komisyonu’dur.

    Bu köşe yazısı 19.01.2013 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır