TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
İnsan kaynağınız ne kadar becerili ve donanımlı ise o kadar verimli olmak, daha gelişmiş ürünler üretmek şansınız var.
Yüksek büyüme oranlarına ulaşılması dünyada az rastlanılır bir olgu değil. 2005 yılında bu konuda yapılan bir çalışma var (künyesini yazının sonunda veriyorum). Yazarlar, en az sekiz yıl süren hızlı büyüme dönemlerini inceliyorlar. Bu dönemleri, daralma sonrası oluşan tipik büyüme dönemlerinden ayırt ediyorlar. Ele aldıkları hızlı büyüme dönemleri, en az sekiz yıl boyunca kişi başına gelir düzeyinin yılda 3,5’in üzerinde arttığı ve hızlı büyüme döneminden önceki dönemlere göre en az 2 puan yükseldiği dönemler.
Bulguları şöyle: Birincisi, tüm dünyada 1950’den bu yana böyle 80 tane yüksek büyüme dönemi saptıyorlar. Farklı bir ifadeyle, bir ülkenin her 10 yılda bir böyle yüksek büyüme dönemi yaşaması olasılığını yüzde 25 olarak belirliyorlar.
Dolayısıyla, bu tür yüksek büyüme dönemlerine sık rastlandığına dikkat çekiyorlar. İkincisi, söz konusu 80 büyüme dönemini ‘kalıcı’ ve ‘geçici’ olarak sınıfladıklarında, ekonomik reformların ve daha demokratik bir toplum haline gelmenin, büyümenin kalıcılığını arttırdığını saptıyorlar. Ancak en önemli bulgu olarak da şu noktaya dikkat çekiyorlar:
Büyüme ivmelenmelerinin önemli bir kısmını öngörmek zor; kalıcı ya da geçici olsun, çoğu ekonomik büyüme dönemi reforma dayanmıyor. Ek olarak, çoğu ekonomik reform döneminden sonra bu tür büyüme ivmelenmelerinin yaşanmadığına dikkat çekiyorlar.
Bu çalışmanın bulguları çerçevesinde bakıldığında, birkaç noktayı vurgulamak gerekiyor: Birincisi, belli bir süre yüksek oranda büyüdük diye bu büyümenin kalıcı olması gerekmiyor. Bazı koşulların bir araya gelmesi ile böyle bir büyüme dönemi yaşanabilir. Bu koşullar kalktığında ise sona erebilir. İkincisi, yüksek bir büyüme döneminin nasıl kalıcı kılınacağına kafa yormak gerekiyor. Üçüncüsü, ekonomik reform yapmak zor bir iş. Yapmazsanız, olduğunuz yerde sayıyorsunuz. Yaparsanız başarılı olacağınızın garantisi yok.
Son iki yazımda sözünü ettiğim ve birkaç gün önce yayımlanan Eichengreen ve arkadaşlarının çalışması ise yukarıda sonuçlarını verdiğim çalışmadan yola çıkıyor. Yüksek büyüme dönemlerini hangi unsurların kalıcı kıldığını araştırıyor.
İki unsur ön plana çıkıyor: Birincisi, lise ve daha üstü eğitim görmüş kişi sayısının nüfusa oranı. İkincisi, yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracat içindeki payı. Dikkat ederseniz her ikisi arasında yakın bir ilişki var. İnsan kaynağınız ne kadar becerili ve donanımlı ise (nüfusunuz ne kadar çok ise değil), o kadar verimli olmak, daha gelişmiş ürünler üretmek ve yenilikçi olmak şansınız var. Bir süredir BRIC ülkeleri, Kore ve Türkiye ekonomilerini karşılaştırıyorum. Bu karşılaştırmada ortaya çıkan temel özellikleri bir sonraki yazıda özetleyeceğim. Sonra da ekonomi politikası açısından bu özelliklerin bize verdiği mesajı tartışmaya çalışacağım.
Meraklısına not: Yukarıda sonuçlarını özetlediğim çalışma şu: Hausman, Pritchett ve Rodrik, Büyüme İvmelenmeleri (Growth Accelerations), Ekonomik Büyüme Dergisi (Journal of Economic Growth), Cilt 10, 2005.
Bu köşe yazısı 19.01.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
22/01/2025
Güven Sak, Dr.
21/01/2025
Burcu Aydın, Dr.
18/01/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
17/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
17/01/2025