Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Çocukların yüzde 70'i anne ve babasını aşamıyor

    Güven Sak, Dr.18 Ocak 2013 - Okunma Sayısı: 2184

    Türkiye'de eğitim düzeyinin bir kuşaktan diğerine değişmediği ailelerin yüzde 91'i ilköğretim ve daha altı düzeyde bulunuyor.

    Türkiye’de biz genellikle, anne-babanın çocuklarının kendilerinden daha iyi okumaları için ellerinden geleni yaptıklarını düşünürüz. Memleketin yaygın mitlerinden biri de, kırdan kente göçün dahi, “çocuklar daha iyi okusun” kaynaklı olduğu tezidir. Ben hâlâ sohbet esnasında duyuyorum. Ama bakın rakamlar hiç de öyle göstermiyor. Çocuklarımızın yüzde 60’ı, anne ve babaları ne kadar okuduysa, o kadar okuyorlar. Daha ileriye gidemiyorlar. Kimse öyle Nâzım Hikmet’in dediği gibi “babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim” vaziyetinde bulunmuyor. Orta ikiden terk nüfusumuzu her kuşakta ağırlıkla yeniden üretiyoruz. Neden? Kore ile kıyaslandığında ailenin gelir düzeyi çocuğun performansını daha fazla etkiliyor. Rakamlar öyle diyor. Eğitimde, düşük kalite, yüksek gelir eşitsizliği dengesindeyiz. Türkiye, orta gelir tuzağına işte böyle takılıyor.

    Önce TEPAV iktisatçısı Bilgi Aslankurt’un “Eğitimde Kuşaklararası Hareketlilik: Fırsat Eşitliğinde Türkiye Nerede?” başlıklı değerlendirme notundan birkaç rakam vereyim. Birincisi, Avrupa İşgücü Anketi verilerine göre, OECD ülkelerinde, genç yetişkinlerin yaklaşık yüzde 50’si ebeveynleri ile aynı eğitim düzeyine sahipken, yüzde 37’si ebeveynlerine kıyasla daha iyi eğitimlidir. Bu oranlar Türkiye’de yüzde 66 ve yüzde 30 düzeyinde. Anne babasından daha iyi eğitim alanların oranında Avrupa ülkelerinin gerisindeyiz. İkincisi, anne ve babasını aşamayanların hangi eşiği aşamadığına baktığınızda felaketin boyutları daha iyi anlaşılıyor. Türkiye’de eğitim düzeyinin bir kuşaktan diğerine değişmediği ailelerin % 91’i ilköğretim ve daha altı düzeyde bulunuyor. Çocuklarımızın yaklaşık yüzde 60’ının bir türlü aşamadığı bariyer, daha ilk bariyer oluyor. Eğitim sistemimiz sosyal hareketliliği engelliyor. Geleyim üçüncü noktaya.

    Çocuklar anne ve babalarını neden aşamıyor? Çünkü Türkiye’de eğitimin kalitesi, ebeveynlerin eğitim durumu ve gelir seviyesinden büyük ölçüde etkileniyor. Kore’de, ailenin sosyo- ekonomik seviyesi, çocuğun aldığı eğitimin kalitesini daha az etkiliyor. Orada göreli eşitlik var, burada eşitsizlik. Bu konudaki hassasiyet gelişmiş ülkelerde de mevcut: Örneğin Amerika’daki No Child Left Behind Yasası, dezavantajlı çocukların daha iyi şartlarda eğitim alabilmeleri için 12 yıl önce yürürlüğe girdi.

    Şimdi geleyim tespitlere: İlk olarak, yukarıdaki malumatı, memlekette artan çocuk yoksulluğu ile birleştirin, bakın ne çıkıyor? Artan çocuk yoksulluğu demek, yoksul ailelerin varsıl ailelere göre daha çok çocuk sahibi olması demektir.

    Sosyo-ekonomik seviye, eğitimin kalitesinin belirleyicisi ise, yarınki kuşakların beceri setini ağırlıkla bugünkü kuşakların beceri seti belirliyorsa, Türkiye yarın da ağırlıkla orta ikiden terk kalacak demektir. Bu kötüdür. İkincisi, hızla değişen bir dünyada, işgücünün beceri setinin de hızla dönüşebilmesi önem taşımaktadır. Yukarıdaki rakamlar, Türkiye’nin bu intibak sürecinde, Slovakya hariç, Avrupa’nın en sonuncusu olduğunu göstermektedir. İntibak kabiliyeti düşük olursa, yakınsama süreci de yavaş olur. Türkiye’nin bu günlerde temel problemi, Kürt meselesinden ziyade, eğitime adım atılması gereken alanlarda ferahlatıcı sonuçların seçim devrelerinin süresinin ötesine geçmesinden kaynaklanmaktadır. Politikacı için ilk seçim önemlidir. Millet içinse zenginleşme. Ama herkesi zenginleştirecek adımların getireceği ferahlama ilk seçimden çok sonra olacaktır. Biz hâlâ bu adımları bekliyoruz. Ataletimiz bundandır.

    Üçüncüsü, yarını bugünün ipoteğinden kurtarmanın yolu eğitimde fırsat eşitliğidir. Eğitimde fırsat eşitliği, yeni milli eğitim sisteminin temel şiarı olmak durumundadır.

    Eğitim sistemimizi, düşük kalite ve yüksek eşitsizlik kapanından aynı anda kurtarmak gerekmektedir. Yoksa 2023 hedefleri hayaldir. Orta gelir tuzağı ise gerçektir.


    Bu köşe yazısı 18.01.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

     

    Yazıda bahsedilen "Eğitimde Kuşaklararası Hareketlilik - Fırsat Eşitliğinde Türkiye Nerede?" başlıklı nota ulaşmak için tıklayınız.

     

    Etiketler:
    Yazdır