Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Kendi kişisel uydunu evde kendin yap

    Güven Sak, Dr.08 Ocak 2013 - Okunma Sayısı: 2069

    Uzaya, askeri amaçlarla bir uydu göndermek, bununla ilgili tasarımı ülke içinde yapmak, bunu tahayyül etmeye başlamak iyidir.

    Kendin pişir kendin ye dönemi bizlere asla yabancı değildir. Daha yenilerde IKEA ile tanışmış ve de mobilyada kendin seç kendin yap dönemine de geçmiştik. Orada tasarım veriydi. Ama bakın dünya artık kendi uydunu kendin yap dönemine doğru gidiyor. Bu yeni bir aşama. Öyle her ülkenin aynı Göktürk-2 gibi kendi peykini inşa edebilir hale gelmesinden bahsetmiyorum. Evde herkesin bir araba fiyatına kendi uydusunu kendisinin yapabildiği bir yeniçağdan söz ediyorum. Ben bu yeni aşamaya daha yeterince hazırlıklı olmadığımızı düşünüyorum. Müsaadenizle önce bir kendi peykini kendin yap döneminden ne anladığımı anlatayım. Bu arada gençler için de belirteyim, biz eskiden uyduya peyk derdik.

    Geçenlerde ODTÜ’de binlerce polis birkaç yüz göstericiyi normal yollarla kontrol altına almayı beceremediği için Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatılışı arada güme gitmişti. Polisimiz de zihniyet dönüşümü tamamlanabilmiş olsaydı, biz o akşam ODTÜ olaylarını değil, ODTÜ Uzay ve Havacılık Merkezi’nde TÜBİTAK desteği ile hayata geçirilen projeyi konuşacaktık. Olmadı.

    O gün olmadı ama bugün Göktürk-2’nin manası üzerine konuşabiliriz. İlk nokta herhalde şu olmalı: Basın açıklamalarında yer aldığı gibi, Türkiye’nin dünyaya kendi uydusunu gönderebilen ilk yirmi beş ülke arasına girmesi elbette iyidir. Göktürk-2 uydusu uzaya Türk mühendislerinin tasarladığı programlarla çalışmak üzere atılmıştır.

    Kullanılan malzemenin önemli bir bölümü de Türk malıdır. Ama böyle olmasaydı bile, atılan adımın önemi büyüktür.

    Apple ürünlerinin kahir ekseriyeti Amerika dışında üretilen ve bir araya getirilen ürünlerden oluşuyor. iPad sonuçta Çin’den ABD’ye gidiyor. Ama iPad’in bir Amerikan ürünü olduğuna dair bir kuşku var mıdır? Yoktur. Göktürk-2 için de olmamalıdır.

    Peki, Göktürk-2 ele alındığında önemli olan nedir? Bana sorarsanız, önemli olan Türkiye’nin daha önce yapmaktan imtina ettiklerini yapmaya başlamış olmasıdır. Uzaya, askeri amaçlarla bir uydu göndermek, bununla ilgili tasarımı ülke içinde yapmak, bunu tahayyül etmeye başlamak iyidir. Ayrıca mühendislerimizin dünyanın diğer taraflarında giderek sıradanlaşan bilgileri kullanıp uygulamaya başlamaları da iyidir. Orada ne oluyorsa, burada da olmalıdır. Bu da aklımda kalan ikinci noktadır.

    Ancak artık dünyanın kendi evinde, kendi uydunu kendin yap döneminde olduğunu da aklımızda tutmamızda da fayda var. Göktürk-2 ne anlama gelir diye etrafa bakarken, ev işi uydularla ilgili, ‘onu kendin yap’ (do it yourself-DIY) kitapları ve siteleri olduğunu gördüm. Bu şudur: Artık dünya, geçtim milli peykleri, kişisel peykler dönemine doğru hızla ilerlemektedir. Artık yeni bir motosiklet mi alsam yoksa uzaya bir uydu bir göndersem diye düşünülebilecek bir dönemdeyiz. Altı yıl önce Amerika’da en ucuz üç boyutlu yazıcı 30 bin dolardı, şimdi ise 550 dolara bulabiliyorsunuz.

    Beni burada en çok etkileyen, tasarımın evde oturarak, açık kaynaklara dayalı olarak, kolayca yapılabilmesi ve de üretimin yine evden, imalathanelere üç boyutlu çizimler gönderilerek yapılabilmesi oldu. Yani Ankaralı bir genç evinde tasarım yapınca, prototip yaptırmak için OSTİM’de kalıpçı usta aramak zorunda kalmayacak artık. Çok daha ucuza üç boyutlu yazıcıyla üretim yapması mümkün olacak. Böylece kişiye mahsus şeylerin kalıplara, seri üretime gerek kalmadan yapılıp dünyaya satılabileceği bir çağa giriyoruz. Bu çağda, yazıcısı olan internet bağlantısı güçlü, nitelikli elemanları olan ve teknik donanımı yerinde küçük atölyeler önem kazanacak. Büyük şirketlerin değil, KOBİ’lerin uluslararasılaşacağı bir çağın başındayız. Orta ikiden terk, İngilizce konuşamayan bir nüfusla işimiz çok zor bu yeni çağda.

    Peki, Türkiye’de böyle şeyler oluyor mu? Duyduğuma göre ticari kullanılan bir üç boyutlu yazıcı İstanbul’da Özyeğin Üniversitesi’nde varmış. Ben Ankara Kızılay’da da bir tane buldum. İki yeni üniversite mezunu genç aldıkları üç boyutlu yazıcıyı KOBİ’lere tanıtmaya çalışıyor. Yakında TOBB Üniversitesi de yeni açtığı Garaj bünyesinde girişimci gençleri ‘kendin yap’ kavramıyla tanıştıracak. Bir yerden başlamak lazım. Daha anlatırım.


    Bu yazı, 08.01.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır