Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Bir temel sorun: İşsizlikte katılık

    Fatih Özatay, Dr.17 Eylül 2011 - Okunma Sayısı: 1158

     

    İşgücüne katılımdaki artış, tarım dışındaki işsizlik oranının kriz öncesi düzeyine inmesini bir miktar engellemiş gibi görünüyor.

    Dün haziran ayına ait işgücü istatistikleri açıklandı. Toplam işsizlik oranında krizin etkisi bir süre önce tümüyle ortadan kalkmıştı. Kriz öncesinde (2006'da ve 2007'de) ortalama işsizlik oranı yüzde 10,2 düzeyindeydi, Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı birkaç aydır yüzde 10'un biraz üzerinde gerçekleşiyor. Haziranda da öyle oldu: Yüzde 10,3. Bir anlamda işsizlik oranında yüzde 10 dolaylarındaki katılığa geri dönmüş durumdayız.

    Katılım oranı arttı

    Toplam işsizlik oranına bir de işgücüne katılımı da dikkate alarak bakmak gerekiyor. İşgücüne katılma oranı son yıllarda arttı; şu anda 2006 ve 2007 ortalamasına kıyasla yaklaşık üç puan daha fazla. Şu anlama geliyor: Çalışabilir nüfusa oranla daha fazla insan son yıllarda çalışmak istemiş. Bu fazlalığa rağmen işsizlik oranı sabit kalmış. Farklı bir ifadeyle, kriz öncesine kıyasla işgücünün daha fazla bir kısmına iş bulabilmişiz, daha fazla istihdam yaratmışız. Şöyle de ifade edilebilir: İşgücüne katılma oranı kriz öncesindeki düzeyinde olsaydı, şimdi işsizlik oranı daha düşük olacaktı. Daha fazla istihdam yaratmak elbette sevinilecek bir şey. Ancak iki unsur bu sevinci bir miktar törpülüyor. Birincisi, işgücüne katılma oranı, son yıllarda artmasına karşın halen çok düşük bir düzeyde: Yüzde 50. İşgücüne katılım başka ülkelerde çok daha yüksek. Bizdeki düşüklüğün nedeni, kadınların erkeklere göre çok da az katılımları. Bu oran biraz daha yükselir ve Türkiye bu açıdan işgücü piyasasında normalleşme yoluna girerse, zaten yüzde 10 düzeyinde katılaşmış olan işsizlik oranımız daha da artacak demektir. Bu artışın krizlerden bağımsız olarak gerçekleşeceğinde dikkatinizi çekerim. İkinci törpüleyici unsur, tarım dışı işsizlik verilerine bakınca ortaya çıkıyor. Tarım dışı işsizlik oranlan mevsimlik hareketlerinden arındırılmıyor. Bu nedenle 12 aylık ortalamalara bakayım. Son on iki ayın ortalama toplam işsizlik oranı 2006 ve 2007 ortalamalarına kıyasla sadece 0.5 puan daha yüksek. Oysa tarım dışı işsizlik oranının son 12 aylık ortalaması haziran ayında yüzde 13,6 düzeyinde. 2006 ve 2007 ortalaması ise yüzde 12.6 düzeyinde. Yani, tarım dışı işsizlik oranında tam olarak kriz öncesi düzeyine döndüğümüzü belirtmek mümkün değil. Farklı bir ifadeyle; işgücüne katılımdaki artış, tarım dışındaki işsizlik oranının kriz öncesi düzeyine inmesini bir miktar engellemiş gibi görünüyor. Sözünü ettiğim verileri Tablo l'de veriyorum. 2005-2010 dönemi için tabloda yer alan veriler yıllık ortalama değerleri, 2011 Haziran için olanlar ise son on iki ayın ortalamalarını gösteriyor. Önümüzdeki dönemin temel sorunlarından biri de böylelikle ortaya çıkıyor: 'Normal' dönemlerde yüzde 10 dolaylarında katılaşan bir toplam işsizlik oranımız var; yüksek bir oran. Üstelik işgücüne katılma biraz daha yükselse 'normal' dönemlerdeki işsizlik oranımız daha da yüksek olacak.

     

    radikal 20110917 25

     

     


    Bu köşe yazısı 17.09.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır