Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Asimetri

    Fatih Özatay, Dr.01 Eylül 2011 - Okunma Sayısı: 1381

     

    Döviz kuru hakkında bu kadar konuşursanız devran döndüğünde zor durumda kalırsınız.

    'Döviz kuru hakkında konuşmak' üzerine gevezelik yapıyordum. Bernanke'nin Jackson Hole konuşması araya girince gevezeliğin keyfini tam çıkaramadım, Kaldığım yerden devam edeyim. Merkez Bankası (MB) 2010'un son aylarından bu yana liranın değer kaybetmesini amaçladığını ima eden açıklamalar yapıyor. Önceleri bu açıklamalar bir miktar örtük biçimde yapılıyorken sonraları çok daha açık biçimde dile getirilir oldu. Bunun son örneğini enflasyon raporunu tanıtmak için MB Başkanı'nın 27 Temmuz'da yaptığı konuşma oluşturdu. Şöyle: "Uyguladığımız politikaların bir yansıması olarak, yılın ikinci çeyreğinde Türk Lirası'nın değeri benzer grupta yer alan ülkelerden arzu edilen doğrultuda ayrışmaya devam etti (Grafik 3)." MB'nin internet sayfasından ulaşılabilecek konuşmada gönderme yapılan 'Grafik 3' şu başlığı taşıyor: 'TL ve Gelişmekte Olan Ülke Para Birimleri'. Söz konusu para birimlerinin dolar karşısındaki değerleri yer alıyor 1 Ekim 2010'dan başlayan ve günlük kur hareketlerinin çizildiği grafikte. Hem bu ülkelerin 1 Ekim 2010'daki dolar kurlarının ortalaması hem de liranın dolar karşısında aynı tarihteki değeri, grafiğin daha rahat yorumlanabilmesi için 1'e eşit olacak şekilde alınmış.

    Mesaj çok net

    Grafik kabaca okunduğunda ortaya çıkan durum şu: Konuşmanın yapıldığı gün itibariyle dolar 1.14 liraya çıkarken gelişmekte olan ülkelerin ortalama dolar değerleri 0.97 olmuş. Farklı bir ifadeyle, lira değer kaybederken gelişmekte olan ülkelerin paraları değer kazanmış. Yukarıda yaptığım alıntıda ne deniliyordu? "Türk Lirası'nın değeri... arzu edilen doğrultuda ayrışmaya devam etti." Grafikle birleştiğinde verilen mesaj çok net: "Ekim 2010'dan bu yana döviz kurunun yükselmesini (liranın değer kaybetmesini) amaçladık." Bu konuşmanın yapıldığı tarihten çok değil birkaç hafta sonra bu defa uluslararası piyasalardaki risk algılamasının artmasına bağlı olarak döviz kurunun hızla yükselmesi, söylemi değiştirdi. Bu defa liranın fazla değer kaybettiğinden şikâyet edilerek kurun daha düşük olması gerektiği ifade edildi. Bizim gibi ülkelerde böyle belirsiz ortamlarda döviz kuru hakkında merkez bankalarının neden konuşmamaları gerektiğine bu 'U' dönüşü tek başına güzel bir örnek. Güzel olmasına güzel de pek bir 'kör kör parmağım gözüne' şeklinde, ayan beyan ortada; akademik açıdan ilginç değil. Bir miktar daha ilginç olanı şu: MB, yeni para politikası uygulamasında repo faizinin yanı sıra iki politika aracını daha devreye soktu: Zorunlu karşılık oranlan ve faiz koridorunun genişliği (MB'nin gecelik vadede borç verme faizi ile yine aynı vadede borç alma faizi arasındaki fark). İlki hızlı kredi genişlemesini frenlemek içindi. İkincisinin ise önceleri asal olarak kısa vadeli sermaye girişlerini caydırmak için olduğu belirtildi. Sonraki raporlarda ve konuşmalarda ise yukarıda yaptığım alıntıda olduğu gibi koridorun genişliğinin temel olarak liraya 'arzu edilen' doğrultuda değer kaybettirmek için kullanıldığı ima edildi/söylendi.

    İletişim asimetrisi

    Şimdi bir an için düşünün: Ortaya garip bir iletişim asimetrisi çıkmıyor mu? 2010 sonundaki ya da 2011 başındaki koşullarda, döviz kuru düşükken "MB'nin borç alma faizim düşürerek koridoru genişletiyoruz, böylelikle kısa vadeli sermaye girişlerini caydırmayı arzuluyoruz (kurun yükselmesini istiyoruz)" derseniz ya da bunu ima ederseniz, iki hafta önceki koşullarda 'dürüst' biçimde şunu demeniz ya da ima etmeniz gerekmiyor mu: "Borç alma faizini yükselterek koridoru tekrar daralttık çünkü döviz kuru çok yükseldi, kısa vadeli sermaye girişlerini özendirmek (kuru düşürmek) istiyoruz." Döviz kuru hakkında bu kadar konuşursanız, hele bunu bazen dolambaçlı yollardan kısa vadeli sermaye girişleri (sıcak para) üzerinden yaparsanız, devran döndüğünde zor durumda kalırsınız: Kur çok yükseldiğinde aldığınız kararların kısa vadeli sermaye girişlerini özendirmek için alındığını söyleyemezsiniz ama öyleymiş gibi anlaşılır. İletişim asimetrisinden kastım bu. Kıssadan hisse: Bizim gibi ülkelerde böyle belirsiz ortamlarda döviz kuru hakkında konuşmamak gerekiyor.


    Bu köşe yazısı 01.09.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır