Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Nasıl bir iletişim politikası?

    Fatih Özatay, Dr.13 Ağustos 2011 - Okunma Sayısı: 1199

     

    MB'nin aldığı kararları neden aldığı anlaşılamıyor. Böyle olunca da hangi aracın ne yönde kullanılacağı kestirilemiyor.

    Küresel krizden önce fiyat istikrarı sağlanınca finansal istikrarın da -elbette diğer sorumlu kuruluşların yapacakları mikro düzenlemelerin de katkısıyla- kendiliğinden sağlanacağı düşünülüyordu. Küresel krizle birlikte bu düşünce giderek daha fazla sorgulanır oldu. Merkez bankalarının hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı birlikte gözeten bir para politikası uygulamaları gerektiği vurgulanmaya başlandı. Fiyat istikrarını sağlayarak finansal istikrarın sağlanmadığı durumlarda, farklı bir ifadeyle hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı gözetecek bir para politikasının nasıl uygulanacağı hakkında teorik bir çerçeve yok. Deneyim de yok. Bu kuram ve deneyim eksikliği eski para politikası uygulama çerçevesinin dışına çıkıp yeni arayışlara giren merkez bankalarını zorluyor. Zira bu durumlarda merkez bankalarının 'nasıl konuşacakları' ve 'nasıl yazacakları' belli değil. Enflasyon hedeflemesi uygulayan merkez bankaları için bu başlıklarla yayımlanmış kitaplar olduğunu söylersem, yeni arayışlar içindeki merkez bankalarının karşılaşacakları güçlükler daha iyi anlaşılır.

    Merkez Bankası (MB) yeni arayış içindeki merkez bankaları arasında, üstelik ön cephede olanlardan, Dolayısıyla sözünü ettiğim güçlük, MB için de geçerli. Elbette bu güçlüğün varlığı karmaşık mesajlar verilmesini bir miktar anlaşılır kılsa da son tahlilde böyle bir belirsizlik ortamında haklı kılmaz. Yayımlanan raporlarından, duyurularından ve yetkililerinin konuşmalarından MB'nin çok fazla amacı olduğu izlenimi elde ediliyor. MB politikalarına ilişkin yapılan tartışmaların ve o politikaları anlamak için sarf edilen çabanın önemli bir nedeni de bu 'çok amaçlı' izlenimi. Bakın son aylarda hangi değişkenler ön plana çıkarıldı MB tarafından:

    Cari işlemler açığı, kredi arzı artış hızı, liranın yabancı paralar karşısında aldığı değer (kur), büyüme hızı, tüketici enflasyonu, temel (çekirdek) enflasyon, kısa vadeli sermaye girişleri. Kasım 2010'dan başlayarak bu değişkenlerin hepsine ilişkin açıklamalar duyduk. Bu olgu zihinleri karıştırıyor. Alınan kararların neden alındığı anlaşılamıyor. Böyle olunca da hangi aracın ne yönde kullanılacağı kestirilemiyor. Tek amaç fiyat istikrarını sağlamak iken ve bu amaca ulaşmak için enflasyon hedeflemesi uygulanıyorken makroekonomik durumdaki mevcut ve olası değişiklikler hep enflasyonun ileride alacağı değerlere etkileri açısından anlatılıyordu raporlarda. O zaman da cari açık önemliydi, döviz kuru da, kredi arzının hangi hızla arttığı da. O zaman da yüklü kısa vadeli yabancı para girişlerinden korkuluyordu. Bu değişkenlerin her birinin ileride izleyebileceği yola ilişkin ya da maliye politikasına ilişkin analizler yapılıyordu. Ama bu analizler, eninde sonunda enflasyonun ileride izleyeceği yolu ve bu yolun hedef ile ne derece uyumlu olduğunu öngörmek ve bunları kamuoyu ile paylaşmak üzere yapılıyorlardı. Kamuoyu ile iletişim, bu değişkenlerin enflasyona etkisi üzerinden kuruluyordu. Buradan hareketle de o zamanki tek politika aracı olan kısa vadeli faiz oranının ileride izleyebileceği yola ilişkin kamuoyuna bir fikir verilmeye çalışılıyordu.

    MB'nin yeni politikasında madem hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı sağlama amacı var, açıklamalarını bu iki amaç doğrultusunda yapması kendisini daha anlaşılır kılacak. Mesela 'dünkü' söylem: "Bugün yaşadığımız hızlı kredi genişlemesinin ekonomik yavaşlama dönemlerinde geri dönmeyen kredi sorununu ağırlaştırarak finansal istikrarı tehdit etmesini istemiyoruz. Bu nedenle kredi arzındaki hızlı artışı daha makul düzeylere çekmek için zorunlu karşılık oranlarını arttırıyoruz." Bugünkü söylem: "AB ve ABD'de yaşananlar nedeniyle büyüme hızımızın belirgin biçimde düşmesi olasılığı arttı. Bu olgunun, geri dönmeyen kredi ve benzeri sorunları arttırarak finansal istikrarı tehdit etmemesi için enflasyonun orta vadeli hedef ile uyumlu bir yol izlediğini dikkate alarak politika faizini düşürüyoruz." Dikkat edilirse bu tür bir iletişim biçiminde hem hızlı kredi genişlemesine hem de durgunluk olasılığına gönderme var ama bu gönderme, hep finansal istikrarı sağlama amacı üzerinden yapılıyor, Düşünmeye ve bu tür bir iletişim politikası üzerinde çalışmaya değer.


    Bu köşe yazısı 13.08.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır