Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Merkez'in kararları kendi içinde tutarlı

    Fatih Özatay, Dr.06 Ağustos 2011 - Okunma Sayısı: 996

     

    Merkez Bankası'nın aldığı kararlarda bir çelişki yok.

    Ortalık yine toz dumana büründü. Küresel risk alma iştahı son iki günde keskin biçimde düştü. Avrupa ve ABD borsalarında yüksek düşüşler gerçekleşti. Böyle dönemlerde herkesin en güvenli mali varlık olarak gördüğü Almanya ve ABD tahvillerine talep arttı ve getirileri düştü. Buna karşılık, Avrupa'daki çoğu ülkenin tahvilinin faizi, bu tahvillere olan talebin düşmesi sonucunda yükseldi.

    Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) perşembe günü olağanüstü toplanarak bir dizi karar aldı. Kararlar piyasaları şaşırttı. Bu satırları yazdığım cuma sabah saatlerinde ekonomi kanallarında uzmanlar bu kararları tartışmaktan çok anlamaya çalışıyorlardı. Kafaların neden karıştığını anlamak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekiyor.

    1)      Yakın zamana kadar hem hükümet hem de MB yüksek cari açıktan, çok fazla kısa vadeli sermaye girişi ve hızlı kredi genişlemesinden şikâyetçiydi. Bu şikâyet nedeniyledir ki Kasım 2010'dan başlayarak MB bir dizi  karar almış, seçim sonrasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ona katılmıştı. Geçen hafta yaptığı konuşmada MB Başkanı da bir kez daha hızlı kredi genişlemesini frenlemenin kendileri için ne denli önemli olduğunun altını çizmişti.

    2)      MB Başkanı aynı konuşmada şöyle demişti (internet sayfasındaki metnin on iki ve on üçüncü sayfasında): "Bazı Avrupa ülkelerindeki kamu borcu sorununa ve küresel büyümeye ilişkin endişelerin risk iştahını olumsuz etkilemeye devam etmesi halinde faiz koridorunu kademeli olarak daraltabileceğimizi daha önce belirtmiştik. Ayrıca, gelişmiş ülke ekonomilerindeki sorunların daha da derinleşmesi ve yurtiçi iktisadi faaliyetin durgunluk sürecine girmesi halinde ise bütün politika araçlarımızı genişletici yönde kullanmamızın gerekebileceğini vurgulamak istiyorum."

    3)      MB, perşembe günü hem faiz koridorunu daralttı hem de politika faizini düşürdü. Farklı bir ifadeyle, MB, Avrupa ülkelerindeki sorunların hem küresel risk alma iştahını olumsuz etkilediğini hem de bu sorunların derinleşerek Türkiye'yi durgunluk sürecine sokma riskinin arttığını düşünüyor.

    Perşembe gününe kadar hızlı kredi genişlemesi ve cari işlemler açığından şikâyet edilir ve onlara yönelik önlem alınırken birden durgunluğa karşı önlem alınması zihinleri karıştıran temel olgu oldu. Zira hızlı kredi genişlemesi ve cari işlemler açığındaki hızlı bozulmadan şikâyet edilmesi, Türkiye'nin potansiyelinin çok üzerinde büyüdüğünden şikâyet edilmesi olarak yorumlandı. Bu kadar hızlı büyüyen bir ekonomi nasıl olur da iki günde durgunluğun eşiğine gelir diye sorgulandı.

    Kararlar çelişkili değil

    MB'nin aldığı kararlarda bir çelişki yok oysa. Dikkat: Kararların doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum; MB'nin açıklamaları ile eylemleri arasındaki tutarlılığa bakıyorum. Sanıyorum yorumcular çok önemli birkaç noktayı atlıyorlar:

    1)      MB şu ana dek milli gelirin I potansiyelinin altında seyrettiğini savundu hep. MB Başkanı'nın geçen hafta yaptığı sunumda da bu var. Bu anlamda bir ısınma görmüyor ekonomide. Dolayısıyla, MB açısından temel sorun, ekonominin potansiyelinin üzerinde büyümesi değil.

    2)      Hızlı kredi genişlemesinden I bunca şikâyet edilmesinin temel nedeni, gelişmiş ülkelerin çok düşük faiz politikaları ve görülmemiş miktarlarda piyasaya para sürmelerinin bir sonucu olarak ortaya çıkması. Bu para gidecek yer arıyor; bizim gibi ülkelere geliyor.

    3)      Bu para çok kısa vadeli ve  küresel risk algılamasında belirgin bir artış oluşması halinde hemen geriye dönme potansiyeli taşıyor. Bu durumda çok fazla borçlanan kesimler zor duruma düşecekler. Borçlarını geri ödemeleri istenecek; mecburen harcamalarını kısarak (şirketler için daha az üreterek ve yatırım yapmayarak) bu borçları ödeyecekler. Bu, finansal istikran da tehdit edici bir şey: Bazı kesimler aldıkları kredileri ödemekte zorlanabilirler.

    4)      Bu durumda, MB'ye göre zaten potansiyelinin altında olan milli gelirin, potansiyelinin daha da altına inmesi riski var. Bir de ihracatımızın yarıya yakınını Avrupa'ya yaptığımızı düşünürsek, bu koşullar altında ciddi bir durgunluk tehlikesi görüyor MB. Tekraren: Bu durgunluk finansal istikrarı da tehdit edecek. Bu nedenle haftalık vadede borç verme faizini düşürdü.

    5)      Öte yandan, daha önce uyguladığı politika nedeniyle döviz kuru önemli ölçüde artmış ve MB Başkanı geçen hafta kurun geldiği düzeyin yeterli olduğunu ima etmişti. MB, bu ortamın kuru daha da yükseltme potansiyeli olduğunu görüyor. Bu nedenle döviz satış ihaleleri başlattı ve bankaların merkez bankasında tutmak zorunda oldukları döviz miktarını azaltıp onları rahatlatmak için zorunlu karşılık oranlarını düşürdü.

    6)      Bankalar, MB'ye gecelik vadede para satmak isterlerse geçerli olan faiz MB'nin borç alma faizi. Bu, faiz koridorunun alt sınırını oluşturuyor. MB, bu faizi yüzde 1.5'ten yüzde 5'e yükseltti. Bir anlamda, bu ortamda kısa vadeli sermayenin Türkiye'yi terk etmesini caydırmak istiyor. Yeteri kadar caydıramazsa döviz kuruna yukarıya doğru baskı olacak çünkü. Sonuç: MB, Kasım 2010'dan başlayarak finansal istikrarı tehdit altında görüyordu, Bu tehdidi azaltacağını düşündüğü bir dizi karar aldı. Perşembe günü aldığı kararlar da finansal istikrarı sağlamaya yönelik.

    Bir de not: Eğer MB'yi anlamaya çalışan bu yorumlar doğruysa MB'nin iletişim politikasında bir sorun var demektir: Olan biten, finansal istikrar açısından anlatılsa kafalar daha az karışacak.


    Bu köşe yazısı 06.08.2011 tarihinda Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır