TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Diziye ara verip güncele dönüyorum. Grafik 1'de 2007'nin son çeyreğinden bu yana mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH'nin) hareketleri var. Kolay okunsun diye 2008'in ilk çeyreğindeki GSYH değeri 100 olacak şekilde tüm diğer verileri endeks haline getirdim. 2008'in ilk çeyreğinin özelliği, küresel krizden önceki en yüksek GSYH değerine ulaşıldığı çeyrek yıl olması. Grafik 2'de ise yine mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış GSYH, 2000'in üçüncü çeyreği ile 2003'ün son çeyreği arasındaki dönem için gösteriliyor. Bu sefer 2000'in son çeyreği 100 olacak şekilde çizildi grafik. Ayrıca her iki grafikte de 100 değeri yatay çizgiler ile gösteriliyor.
Küresel krizde ulaşılan dip noktası daha derin: 2001'de GSYH (endeks olarak) 89.6'ya kadar düşerken küresel krizde bu değer 87; GSYH küresel krizde yüzde 2.9 daha faza düşmüş. 2001 krizinde, GSYH kriz öncesindeki rekor değerine (100) sekiz çeyrekte dönerken, küresel krizde dokuz çeyrekte dönüyor. Bu göstergeler açısından 2001 performansı biraz daha iyi. Buna karşın, krizden önceki rekorun gerçekleştiği çeyrekten itibaren geçen üçüncü yılın sonunda GSYH artışı küresel krizde daha fazla: Şu andaki GSYH değeri 106.8 iken 2003'ün son çeyreğinde 105.4 olmuş; şu andaki yüzde 1.3 daha yüksek.
Dolayısıyla, ilk saptama şu: Her iki krizdeki GSYH hareketleri son derece benzer. Çıkış nedenleri çok farklı da olsa, GSYH şaşırtıcı biçimde benzer bir hareket göstermiş her iki krizde de.
Peki, 2008'in ilk çeyreğinden itibaren GSYH potansiyeline yakın bir hızda büyüseydi ne olurdu? Bu soruyu yanıtlama için Türkiye'nin potansiyel büyüme hızını yüzde 4.7 olarak aldım. Her çeyrek yıl, bir önceki çeyreğe kıyasla (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış) GSYH'nin yaklaşık yüzde 1.15 oranında artması demek bu. Grafik 3'te hem bu basit hesaplamadan çıkan GSYH hem de gerçekleşen GSYH değerleri var.
Bu hesaplama oldukça 'kaba' biçimde 'potansiyel' GSYH ile gerçekleşeni karşılaştırıyor. Kaba olmasının nedeni, 2008'in ilk çeyreğindeki gerçekleşen GSYH'nin potansiyel GSYH olarak kabul edilmesi. Bu kaba gösterge yine de bir fikir veriyor: Hâlâ potansiyelimizi tam kullanamıyoruz; oldukça altındayız.
Ama tam da bu noktada durup düşünmemiz gerekiyor. Eğer gerçekten potansiyel büyüme hızımız yüzde 4.7 ise, potansiyelimizin hala altında olmamıza karşın neden bu kadar cari işlemler açığı veriyoruz? Durum böyleyse, özellikle kısa vade açısından oldukça ürkütücü.
İkinci alternatif, potansiyel büyüme hızımızın artık yüzde 4.5-5 arasında değil; çok daha düşük olması. Eğer durum böyleyse, bu da geleceğimiz açısından ürkütücü. Yüzde 4.5-5 zaten gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farklılığını kapatmak için yeterli değildi, daha düşük bir potansiyel büyüme hızı gelir farklılığının açılmasına bile yol açabilir.
İhracatımızın eski düzeyine gelmediğini düşünürsek gerçek arada bir yerde herhalde. Kriz sonrasında potansiyel büyüme hızımızın nasıl şekillendiği üzerinde biraz çalışmak gerekiyor.
Bu köşe yazısı 06.07.2011 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
M. Coşkun Cangöz, Dr.
17/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
17/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
15/01/2025
Burcu Aydın, Dr.
11/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
10/01/2025