TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Kıbrıs'ta hem Türkler hem de Rumlar, kendi sav ve taleplerini güçlendirmek umuduyla da olsa AB çerçevesini korumayı istiyorlar.
ANKARA - Kıbrıs'ta yapılan bir kamuoyu araştırmasının sonuçlarına göre, hem Türkler hem de Rumlar kendi sav ve taleplerini güçlendirmek umuduyla da olsa AB çerçevesini korumayı istiyorlar.
TEPAV Araştırmacısı Mehmet Ratip'in hazırladığı "KKTC'de 'Kosovalaşma' ve 'Tayvanlaşma'ya karşı bir 'normalleşme' ufku olarak Avrupa Birliği üyeliği" başlıklı değerlendirme notu yayımlandı.
Not'ta, Kıbrıs Toplumsal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi (KADEM) ile Güney Kıbrıs'tan Symmetron Market Research araştırma şirketinin birlikte, Kıbrıs 2015 adlı iki toplumlu bir sivil toplum inisiyatifi için gerçekleştirdiği kamuoyu araştırmasının sonuçları da değerlendirildi. Bu araştırmadaki en çarpıcı sonuçların Kıbrıslı Türkler'in Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin tercih ettikleri çözüm modellerinin sıralamasında ortaya çıktığı ifade edilen çalışmada, şöyle denildi:
"Kıbrıslı Türkler'in çözüm olarak en fazla 'her iki devletin AB üyesi olacağı bir ayrılık' modelini tatmin edici bulması(yüzde 58), sıklıkla vurgulandığı gibi Kıbrıslı Rumlar'la ortaklık umudunu yitirmenin bir sonucu olarak 'ayrı devlet' isteme bakımından değil, AB üyeliğine yapılan vurgu bakımından çarpıcıdır. Nitekim, AB vurgusu ikinci en tatmin edici(yüzde 48) çözüm senaryosunda da (Kıbrıs Türk devletinin AB'ye ayrı üye olacağı bir ayrılık) kendini belli etmektedir. Burada dikkat çekici olan, en tatmin edici çözüm modellerinde salt ayrılığın değil, AB'ye katılımı esas alan ayrılığın kabul görmesidir. Bu yüzdendir ki AB dışında ayrılık senaryoları olarak 'KKTC'nin tanınması', 'mevcut durumun devamı' ve 'Kıbrıs Türk devletinin AB dışında kalacağı bir ayrılık' ihtimalleri, 11 model arasında sırasıyla 4., 5., ve 9. tatmin edici çözümler olarak yer almaktadır. İlk üç öncelikli tercihte AB üyeliği farklı biçimlerde sabit kalmaktadır.
Bu genel tablo ışığında, KKTC'nin ekonomik geleceğinin AB normları uyarınca şekillenmesinin Kıbrıslı Türkler'in tatmin edici bulacağı bir yaklaşım olacağını söyleyebiliriz. Buna ilaveten, Kıbrıslı Rumlar'la federal bir yapıda ortaklığı içeren bir çözüm olanağından bağımsız olarak, Kıbrıslı Türkler'in ayrı ve özerk bir yönetim iradesinden yoksun kalmamayı tercih ederek gerçekleştirmeyi hedefleyeceği AB doğrultusunda bir normalleşme talebinin yaşamsal öneme sahip olduğu ortadadır. Geleceğe yönelik her türlü senaryoda Kıbrıslı Türkler'in mali özerkliğe ve disipline sahip, verimli bir devlet işleyişini tecrübe etmeleri kaçınılmaz bir zorunluluk halini almıştır. Kıbrıslı Türkler'in AB normlarına yönelik olumlu beklentileri, verimli ve etkin bir devlet mekanizması özlemiyle eklemlenmiştir."
TEPAV'ın değerlendirmesinde Kıbrıslı Rumlar'ın çözüm tercihlerine dair sonuçların da ilgi çekici olduğu kaydedilerek, şöyle denildi:
"'Kısıtlamaların ve garantilerin olmadığı bir federasyon' modeli ile 'üniter devlet' modeli sırasıyla % 79 ve % 77 oranlarında tatmin edici bulunurken, bu öncelikli tercihleri Kıbrıslı Türkler'in AB ile ilişkilerini düzenleyecek ayrılık modelleri takip etmektedir. Sırasıyla, 'Kıbrıs Türk devletinin AB dışında kalacağı bir ayrılık' % 30, 'Kıbrıs Türk devletinin AB'ye ayrı üye olacağı bir ayrılık' % 28, 'Her iki devletin AB üyesi olacağı bir ayrılık" % 27 tatmin edici bulunmaktadır. Her üç senaryonun da Kıbrıslı Rumlar'ca 'mevcut durumun devamı'ndan (% 20) daha tatmin edici bulunması kayda değerdir.
Dolayısıyla, Kıbrıs'ta taraflar kendi sav ve taleplerini güçlendirmek umuduyla da olsa AB çerçevesini korumaya yönelebilmektedirler. AB'ye yönelik ideal beklentiler çeşitli hayal kırıklıkları sonucu her iki taraf açısından da tamamen karşılanmıyor olsa bile, Kıbrıslı Rumlar AB üyesi olarak avantajlı konumlarını kullanmayı ve bunu AB perspektifini koruyan Kıbrıslı Türkler karşısında daha rahat bir şekilde yapabileceklerini hesaplayabilmekte; Kıbrıslı Türkler ise uluslararası alanda etkileşime geçebilmelerinin görece güvenli ve geçerli yolu olarak AB'yi kullanmayı -diğer AB- dışı senaryolara kıyasla- daha gerçekçi bir yöntem olarak benimseyebilmektedirler. Ada genelinde AB'yle olan ilişkilerin (yanlış bilgi ve gerçekdışı idealler üzerinden değil de) stratejik ve rasyonel bir gerçekçilik üzerinden düzenlenmeye başlandığının ipuçlarını görmek iyiye işarettir. Çözüme dair pragmatik ve müzakereci girişimlerde bulunmanın zemini bu ipuçlarından yola çıkarak oluşturulabilir."