TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Doç. Dr. Levent Gönenç'in "Türkiye'de Katılımlı Anayasa Yapımına Doğru" başlıklı politika notunda, "İyi tasarlanacak bir anayasa yapım süreci, Başbakan Erdoğan'ın son açıklamasıyla birlikte değerlendirildiğinde, anayasa sorununu çözmek için yeni ve kaçırılamayacak bir fırsata dönüştürülebilir" denildi.
ANKARA- Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Gönenç Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın anayasa konusundaki son açıklamasından yola çıkarak yaptığı değerlendirmede, ilgili aktörlerin katılım ve katkılarıyla iyi tasarlanacak bir anayasa yapım sürecinin, Türkiye'nin anayasa sorununu çözmek için yeni ve kaçırılamayacak bir fırsata dönüştürülebileceğini açıkladı.
TEPAV "Anayasa Çalışmaları" çerçevesinde, Doç. Dr. Levent Gönenç'in "Türkiye'de Katılımlı Anayasa Yapımına Doğru" başlıklı politika notunu yayımladı.
Gönenç çalışmasında, Başbakan Erdoğan'ın "Bu anayasayı, anayasacılar yapmayacak. Toplumun geniş katmanları yapacak. STK'lar, gençlik ve kadın kuruluşları, sendikalar, ekonomistler ve sosyal bilimciler bu anayasayı yapacak. En geniş anlamda katılım sağlayacağız. Anayasacılardan son aşamada teknik yönden istifade edeceğiz. Toplumun anayasayı anlamak için tercümana ihtiyacı olmayacak. Seçimden sonra bunu gerçekleştirebileceğimiz bir Meclis tablosu arzu ediyoruz. Şu anda STK'larda başlayan çalışmalar var. Bundan gurur duyuyoruz ve teşvik ediyoruz. Kısa, öz ve ileri demokrasiyi hedefleyen, özgürlükleri ve temel hakları teminat altına alan, anlaşılabilir bir metin hayal ediyorum" şeklindeki açıklamasından yola çıkarak bir değerlendirme yaptı.
Türkiye'de Gerçekten Yeni Bir Anayasaya İhtiyaç Var Mı?
TEPAV'ın kamuoyu araştırması sonuçlarına göre, vatandaşların % 49,5'inin mevcut anayasayı beğenmediğine, % 43,5'inin ise yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu düşündüğüne dikkat çeken Gönenç, çalışmasında şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye'de bugün geldiğimiz noktada anayasa yapımı açısından hayati önem taşıyan konu anayasa yapım sürecinde güvenin tesis edilmesidir. Tespit ettiğimiz bu güven sorunun çözülmesi öncelikle halkın ve onu temsil eden sosyal ve siyasal aktörlerin anayasa yapım sürecini sahiplenmelerine ve bu sürece 'gönüllü' ve 'gönülden' katılmalarına bağlıdır. Geniş toplum kesimleri tarafından kabul görecek bir anayasa yapılmasının ön koşulu budur. Başbakan'ın açıklamasında yer verdiği anayasanın halk tarafından yapılacağına ilişkin ifadeyi de bu bağlamda değerlendirmek yerinde olur."
Halk Nasıl Anayasa Yapar?
Gönenç, çağdaş anayasa yapım tekniğinde tüm halkın katılımıyla anayasa yapılmasının sadece bir "ideal" olduğuna, milyonlarca vatandaşın biraraya gelip anayasayı tartışması, hazırlaması, kaleme almasının fiziken mümkün olmadığına dikkat çekti. Tüm vatandaşların anayasal ilke ve kurumlar hakkında sürece katkıda bulunabilecek ölçüde bilgi sahibi olmasını beklemenin de gerçekçi olmayacağını ifade eden Gönenç, "Öyleyse, halkın anayasa yapması ile kastedilen; halkı düzenli ve örgütlü biçimde temsil eden sosyal ve siyasal aktörlerin (yani sivil toplum kuruluşları ve siyasal partilerin) olabildiğince geniş ve etkin katılımıyla anayasa yapım sürecinin tasarlanması ve halkın doğrudan ve bir bütün olarak bu sürece ancak belli aşamalarda, özellikle anayasanın kabulü aşamasında dahil edilmesidir" dedi.
Anayasa Yapım Sürecinde "Kum Saati" Formülü
Doç. Dr. Levent Gönenç, anayasa yapım sürecini "kum saati"ne benzettiği değerlendirmesinde şu görüşlere yer verdi:
"'Kum Saati Formülü' esas olarak iki unsura işaret etmektedir: Birincisi, anayasa yapım süreci zamana yayılacaktır; yani önceden hazırlanan metinlerin kamuoyuna açıklanması yerine, anayasa aşama aşama olgunlaştırılacak ve kamuoyu anayasa hazırlıklarının her aşamasında bilgi sahibi olacaktır. İkincisi, sürecin şematik görünümü de bir kum saatine benzeyecektir. Süreç sayıca en fazla aktör olan "halk" ile başlayacak ve bu aşamada ağırlıklı olarak soyut ilkeler üzerinde tartışılacak ve anayasal talep ve beklentiler tespit edilecektir. Kum saatinin gövdesi daraldıkça tartışılan konular somutlaşacak ve sürece katılan aktörlerin sayısı azalacaktır. Süreç soyut ilkerlerden somut hükümlere, halktan sivil toplum kuruluşları ve siyasal partilere doğru ilerledikçe, kum saatinin gövdesinin en dar yerine ulaşılacak ve anayasa metni parlamentoda kabul edilecektir. Metnin parlamentoda kabulünün ardından kum saatinin gövdesi tekrar genişleyecek, sayıca en fazla olan aktöre yine devreye girecek ve anayasanın nihai olarak onaylanması için halka gidilecektir."
Yüzde 10 Seçim Barajı Önemli
Gönenç, sürecin parlamento aşamasında altı çizilmesi gereken en önemli noktanın, yeni anayasayı tartışacak ve kabul edecek parlamentoda mutlaka toplumdaki önemli siyasal güç ve grupların temsil edilmesi olduğunu bildirdi. Bu bağlamda sosyal ve siyasal tabloyu en iyi şekilde yansıtmaya, deyim yerindeyse sandıktan toplumun küçük bir kopyasını çıkarmaya imkan verecek bir seçim mekanizmasının tasarlanması gerektiğine dikkat çeken Gönenç, "Söz konusu tasarımda çözülmesi gereken öncelikli sorun, halen parlamento seçimlerinde uygulanmakta olan %10 seçim barajının yukarıda açıkladığımız katılımlı anayasa yapım süreci için uygun olup olmadığıdır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasında yer verdiği 'Seçimden sonra bunu gerçekleştirebileceğimiz bir Meclis tablosu arzu ediyoruz.' ifadesi, iktidar partisinin bu konuyu tartışmayı arzu ettiği, en azından böyle bir tartışmaya kayıtsız kalmayacağı şeklinde yorumlanabilir" dedi.
Sivil Toplum Hazır
Gönenç, 2007'de 83 sivil toplum ve meslek örgütünün katılımıyla, Ankara'da TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde gerçekleştirilen "Anayasa Platformu Ulusal Çalıştayı"nda, hemen hemen oybirliğiyle, sivil toplumun "katkısı" ve "katılımı" olmaksızın "meşruiyeti" yüksek bir anayasanın yapılamayacağı sonucuna ulaşıldığına, varılan sonuçların sivil toplum kuruluşlarının bu süreçte görev üstlenmeye istekli ve hazır olduğunu gösterdiğine dikkat çekti.