TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Eskiden hayat bu kadar karmaşık değildi. Şirket ve banka bilançoları bu kadar iç içe geçmemişti. Kriz dediğiniz bir dizi çevre ülkede olurdu. Etkisi yerel kalırdı. Bu algılamayı sorgulattıran ilk uluslararası finansal kriz 1997 yılındaki Asya kriziydi. İşte o kriz, iktisat literatürüne "bulaşma etkisi" diye bir kavram sokmuştu. Krizlerin ortada hiçbir mesnedi yok iken, yalnızca bilançolar iç içe geçmiş diye bir ülkeyi etkileyebileceğini bize ilk Asya krizi gösterdi. 2007-08 krizi ise bizim ilk küresel krizimiz. Bunun böyle olduğunu artık biliyoruz. Daha doğrusu bildiğimizi düşünüyorduk. Ama evvelki gün ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bir dizi ulusal merkez bankasına kısa vadeli dolar kredisi açmak için oluşturduğunu açıkladığı mekanizmaya ne diyorsunuz? IMF de aynı anda kendisinin bir başka acil borç verme programı başlatacağını açıkladı. Bakın bu iki karar, eğer kafalarda 2007-2008 krizinin küresel ilk krizimiz olmayabileceği yönünde herhangi bir kuşku kaldıysa, bunu ortadan kaldırmalı. Şimdi gelelim işin "eniştem beni niye öptü?" bölümüne. Sizce Fed neden bizi seviyor? Ne oluyor? Geçici bir süre için bile olsa "ulus devletler dönemi" başlamıyor muydu? Nedir bu Fed ve IMF'nin gelişmekte olan ülke sevgisi? Bu birinci nokta. İkincisi ise "Şimdi biz bu işten az maliyetle sıyrılabilir miyiz?" Bu da ikinci nokta. Cevapları merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. El cevap bir: Fed'in gelişmekte olan bir avuç ülkenin merkez bankasına, aynı bankalara ve şirketlere yaptığı gibi, kısa vadeli dolar finansmanı sağlamaya karar vermesinin nedeni, yabancı sermayenin bizim gibi ülkelerden en az hasarla çıkabilmesini temin etmek içindir. Bunu eskiden ilgili ülkelerin merkez bankaları seve seve yaparlardı. Dolayısıyla ortada bir problem olmazdı. Ama bu kez kazın ayağı öyle değildir. Sınırları belli olmayan bir daralma sürecine giren dünyada her ulusal merkez bankası öncelikle kendi sermayesini düşünecektir. Hedge fonlarının çıkışı bizi zerre kadar alakadar etmemektedir. Sınırları belli olmayan bir daralma döneminin başında, her ülke kendi rezervini kendisi için en iyi amaçla kullanmaya çalışacaktır. Bu ne demektir? Kendi haline bırakıldığında, dünyada döviz kuru volatilitesinin hızla artacağı bir dönemin başındayız. İşte Fed'in azaltmaya çalıştığı tam da bu döviz kuru volatilitesidir. Şimdi gelin şöyle bir düşünelim. Diyelim ki ortada 100 birim döviz rezerviniz var. Şirketleriniz yurtdışından 100 birim borçlanmış. Bir de ülkenize 20 birim döviz getirmiş yabancı yatırım fonları var. Rezervinizi onların çıkışına yardımcı olmak için mi kullanırsınız? Yoksa şirketlerinizin yabancı bankalardan aldığı yabancı para cinsinden kredilerin vadesini uzatmak için elinizdeki rezervi bir garanti mekanizmasına mı çevirirsiniz? Burada "milli" olan tavır herkesin kendi döviz rezervini kendi "milli" sermayesini korumak için seferber etmesidir. Bu arada, yabancı yatırım fonu ülkenizdeki portföy yatırımlarını serbest kur sistemi nedeniyle daha fazla kur hareketine sebep olarak ve dolayısıyla da ağır bir zararla yurtdışına çıkarmaya çalışacaktır. Yerel idareler açısından bakıldığında, yabancı fonun bilanço hasarı bizi, hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Halbuki bu bilanço hasarı, sonunda, merkezdeki toparlanmayı geciktirecektir. Böyle bir ortamda kur hareketi, yerli paradaki değer kaybı ve de merkezdeki sermayenin bilanço hasarı, normalin çok çok üzerinde olacaktır. Çünkü dönem "herkesin döviz rezervi kendi sermayesine" dönemidir. Ortadaki kolektif eylem problemi, tedbir almayı kesinlikle mümkün kılmayacaktır. Fed'in adımı ortadaki kolektif eylem sorununu çözmeye yöneliktir. Brezilya, Kore, Meksika, Singapur ve Yeni Zelanda için getirilen bu mekanizma, dönemin, en azından sonuçları açısından, "herkesin döviz rezervi kendi sermayesine" dönemine dönüşmesini engelleyecektir. Ama bu dönemde herkes kendi rezervini kendi sermayesi için kullanacaktır. Bunu engellemek mümkün değildir. Fed özel olarak bizi seviyor değildir. Fed, kolektif eylem sorununu çözerek, kendi sermayesinin daha ağır bir bilanço hasarına maruz kalmamasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu ilk sorunun cevabıdır. El cevap iki: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Fed'in tasarladığı mekanizma içinde, işlem yapacağı dünyanın önemli ekonomilerine sahip ülkelerin merkez bankaları listesinde bulunmamaktadır. Velev ki TCMB, yangında ilk korunacaklar listesinde olsa dahi, bu mekanizma yalnızca en az hasarla bizim gibi ülkeleri terk etmek için tasarlanmaktadır. Ortada bir nevi "eve dönüş" planı vardır. Bizim buralarda, geride kalmış, "rehineleri kurtarma" planıdır söz konusu olan. Bu neyi engellemez? Ekonomide daralmayı. Neye yardımcı olabilir? Kurdaki volatilitenin daha hafiflemesine. Yani hem iyidir hem de kötüdür. Bu tedbirle birlikte Amerikan TMSF'sinin bir de konut kredileri için bir nevi İstanbul Yaklaşımı planlamaya çalıştığı görülmektedir. Bu, merkezdeki yangının durması ve daralmanın kısa vadeli olması için iyidir. Peki, bu gelişmeler Türkiye için daha önce bu sütunda ele aldıklarımızı değiştirir mi? Hayır. Yalnızca daha yapılabilir hale getirir. Türkiye döviz rezervini güçlendirmeye ve bu rezervi kredi kanalını açık tutmak için kullanmaya ağırlık vermelidir. Şimdi bunu daha da çok yapmalıdır. Zaman proaktif olma zamanıdır. Olayların önünden gidilmelidir. Kaybedilen bir şey yoktur.
Bu yazı 31.10.2008 tariihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024