TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bir süredir Türk firmalarının Suriye’ye nasıl baktıklarına ilişkin yeni bir TEPAV anketinin sonuçlarına bakıyorum. Ortada bir yandan zaten burada faaliyet gösteren Türk firmaları var. Bir de Türkiye’de Suriyelilerin kurduğu Türk firmaları var. Suriyelilerin ortak olduğu Türk firmalarının yüzde 88’i 2018’den önce kurulmuş. En az yedi yıldır faaliyetlerini devam ettiriyorlar. Bunu da not edeyim.
Suriye’ye bir ilgi var Türk firmaları arasında
Şimdi herkes aslında Suriye’deki gelişmeleri izliyor. Elbette Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin kurduğu, ortak olduğu Türk firmaları, gelişmeleri daha da yakından takip ediyorlar. Bu firmaların yüzde 54’ü, yakın zamanda Suriye’de bir işletme açmayı, tedarik zincirlerini Suriye’ye doğru uzatmayı düşünüyorlar.
Halbuki bu oran 2018’de yapılan benzer bir ankette yüzde 28 düzeyindeydi, Türkiye’deki Suriyelilerin kurduğu/ortak olduğu Türk firmalarına sorulduğunda. Ortamdaki değişiklik, fikirleri değiştirmiş gibi görünüyor. Dün Esad rejiminin yıkılabileceğini düşünmeyenler, hadiseler karşısında fikirlerini değiştirmiş gibi duruyorlar.
Ancak Türk firmalarında, Suriye’de işletme açmayı düşünenlerin oranı daha düşük doğrusu, yüzde 23 düzeyinde. Nedir? Suriye’yi daha yakından takip edenler, Suriye’yi bilenler daha çok Suriye’de işletme açmayı, değer zincirlerini Suriye’ye doğru uzatmayı düşünüyorlar.
Suriye’de işletme açmayı düşünenlerin yüzde 52’si, bu durumda, Türkiye’deki işletmelerini kapatmayı düşünüyorlar. 2018’de sorulduğunda bu oran yüzde 11 düzeyindeydi doğrusu. Suriyeliler, Türkiye’ye 2011’de iç savaşın başlamasından beri geliyorlardı. Suriye ile kıyaslandığında Türkiye bir nevi cennet gibiydi, özgürlükler ülkesi gibiydi ticaret yapmak açısından. Ama şimdi sanki bu durum değişmiş gibi duruyor.
“Dil ağrıyan dişe gider” misali herkes Suriye’ye bakarken Türkiye’deki dertlerini hatırlıyor
Neden Suriye’de işletme açmayı düşünüyorsunuz diye sorunca ise, bana sorarsanız, aslında Türkiye’deki dertlerini anlatıyor herkes. İş Suriye’ye dönmekten çok, buradaki dertlere bir çözüm üretebilmek sanki.
Nedir dertler? Türk firmaları açısından baktığınızda, “doymamış pazar” ve hatta “rekabet düşük” seçeneği öne çıkıyor doğrusu. Bir nevi, iç piyasada talep koşulları sıkıya girdiğinde dışarıya açılarak rahatlama açısından, hani eski ezberimiz çerçevesinde düşünürseniz Suriye şimdi bir fırsat olarak beliriyor sanki. Savaşın bitişi son derece zamanlı, Türkiye’nin bitmeyen istikrar arayışı açısından bakarsanız.
Suriye ortaklı Türk firmaları açısından ise, Suriye’de işletme açma arayışının temelinde “Türkiye’de iş yapma koşulları zorlaştı” seçeneği öne çıkıyor. Benzer aslında ama bu kez içinde, mülakatlarda belirginleşen, Türkiye’de Suriyeli olmanın zorlukları da var doğrusu dikkate alınan.
Ancak Suriye’de işletme açmayı düşünen ihracatçı firmalar açısından bakarsanız hem genel olarak Türk firmaları hem de Suriye ortaklı Türk firmalarında “ucuz işgücü” seçeneği öne çıkıyor doğrusu. Doymamış pazarın böyle bir tarafı olduğunu da düşünebiliriz sanki. Mülakatlardan ortaya çıkan bir de böyle bir sonuç var.
Peki, buradan hakikaten Suriye’nin Türkiye için kolay bir pazar olabileceği sonucunu çıkartabilmek mümkün mü? Hayır. Suriye’nin hemen yanı başında, Irak pazarında, Türkiye’nin Çin rekabetinden nasıl mustarip olduğunu hatırlatmak isterim doğrusu.
Trump, Türkiye için Çin rekabetini her yerde, Irak ve Suriye’de de artırıyor
Irak, Amerikan işgalinden önce Türkiye’nin Almanya’dan sonra ikinci büyük pazarıydı. Amerikan işgali bittikten sonra, hayat normalleşirken yine öyle olmuştu. Ama şimdi Irak pazarında dün olmayan bir yeni rekabet unsuru görüyoruz: Çin rekabeti. Çin Irak’ın bir numaralı ithalat partneri ve Irak’ın toplam ithalatı içindeki payı hızla artıyor. Türkiye bu çerçevede Irak’ın iki numaralı ithalat partneri durumunda.
Şimdi doğrusu benzer bir gelişmeyi, artan Çin rekabetini, Suriye pazarında da bütün ağırlığı ile görebilme ihtimali yüksek doğrusu. Bugün Suriye’ye bakıp “rekabet düşük” diye oraya gidelim diyenlerin işi hiç de kolay olmayacak yakında. Özellikle Trump’ın tarife savaşı ile küresel ticarette artan belirsizlik ortamında Çin’in, Irak gibi Suriye’de de aktif olmasını beklemek gerekiyor.
Tamam tarife savaşlarında yüzde 145,yüzde 125 düzeyinden yüzde 30,yüzde 10 düzeyine 90 gün içinde geldik. Ama öncelikle bu oranlar bile düşük değil, Amerika-Çin ticareti açısından bilenlerin dediğine göre. Ayrıca hadisenin daha nerelere doğru evrileceği de belli değil. Bir tarafta Trump olunca belirsizliği azaltmak mümkün değil sonuçta.
Ne yapmalı?
Doğrusu Türkiye’nin artık daha kapsamlı ülke politikaları tasarlamaya başlaması gerekiyor. Hadise dış ticaretle de sınırlı değil. İlgili ülkenin kalkınma sürecini desteklemeyi hedefleyen ülke politikaları üzerinde düşünmeye başlamamız gerekiyor Türkiye’de bugünlerde.
Türkiye aslında Gümrük Birliği düzenlemesi sayesinde imalat sanayiini başarılı bir şekilde çeşitlendirmeyi başardı. Bugün hem ürün hem de pazar çeşitliliği açısından yalnızca Asya ülkeleri ile karşılaştırdığımızda şirketlerimizin başarılı performansı ortada.
Şimdi Türk şirketleri için akıllı bir uzmanlaşma stratejisine ihtiyaç var. İşte bunu ülke stratejileri ile birlikte düşünmeye başlamak lazım doğrusu.
Türkiye, 1995’ten 2022’ye ürün ve pazar çeşitliliği açısından Çin ve Hindistan’la birlikte diğer Asya ülkeleri arasında da ayrışıyor. Rusya’nın nasıl alan kaybettiği burada da görülüyor. Güney Kore elde ettiği başarıyı konsolide edip, uzmanlaşırken Vietnam öne çıkıyor.
Şimdi Türkiye’nin döviz kazanmak için “ne iş olsa yaparım” aşamasından çıkıp hangi alanlarda uzmanlaşacağına karar vermesi gerekiyor. Neyi biliyoruz? “Ne iş olsa yaparım” aşamasında bir fabrikada birden fazla üretim zinciri işletmeye kalktığınızda verimliliğiniz bundan olumsuz etkileniyor.
Akıllı uzmanlaşma, verimlilik artışı demek, bir nevi. Artık zamanı geldi.
Asya’da Küresel pazarların görünümü
Not: Daire alanları ülkenin ihracat hacimlerini temsil etmektedir.
Kaynak: CEPII BACI
Bu köşe yazısı 19.05.2025 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.