TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Perşembe günü saat 14’te Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) faiz kararını açıklayacak. Bunu biliyoruz. Ancak, sabah 10.00-10.30 arasında bir ay ya da üç ay vadeli döviz karşılığı Türk Lirası swap ihalesi olup olmayacağını bilmiyoruz. Kasım PPK toplantısı ayın 23’ünde yapılmıştı ve o sabah 10.00-10.30 arasında hem bir ay vadeli hem de üç ay vadeli Euro karşılığı Türk Lirası swap ihalesi açılmıştı. İhale sırasında politika faizi yüzde 35 idi. Swap ihalesinde gerçekleşen faizi biz faniler bilmiyoruz ama swap yapan taraflar -Merkez Bankası ve bankalar- biliyorlar. Bilenler, bankalara Euro karşılığı verilen Türk Lirası’nın bankalara net maliyetinin yaklaşık yüzde 34,5 olduğunu söylüyorlar. Oysa ihalenin bitmesinden üç buçuk saat sonrası politika faizini yüzde 40’a yükselttiğini açıkladı PPK. Sadece PPK toplantısı günü değil, hemen öncesindeki gün de hem dolar hem de Euro karşılığı üç ay vadeli Türk Lirası swap ihaleleri vardı. O ihalelerde gerçekleşen faizin de yüzde 34,5 civarında olduğunu düşünebiliriz.
Ne önemi var bunun? Önemi şu: Bir merkez bankasının bankalara verdiği ödünç fonun (likiditenin) faizi neyse politika faizi odur. Zira bu faiz bankaların kısa vadeli borçlanma maliyetlerini ve dolayısıyla da mevduat ve kredi faizlerini etkiler. Politika faizi ayrıca döviz kurunu ve ileriye yönelik enflasyon beklentilerini şekillendirir. Bu değişkenler de arzı ve talebi etkileyerek enflasyonun düzeyini değiştirirler. Hem 7 hem de 12 Aralık yazılarımda grafik ve tablo eşliğinde ayrıntılı olarak anlatmıştım: Merkez Bankası bir süredir (Temmuz ayının ortalarından itibaren) bankalara Türk Lirası likiditeyi swap işlemi ile veriyor. Dolayısıyla, asıl politika faizi bu. Oysa PPK kararlarında açıklanan faiz, haftalık repo faizi. Ne var ki, Merkez Bankası repo kanalıyla artık bankalara borç vermiyor; verdiği birkaç gün var ama eser miktarda.
Bütün bunlar şu anlama geliyor: Yeni PPK kararı açıklandığında çok muhtemelen repo faizinin yüzde 40’tan yüzde 42,5’e ya da 45’e yükseltildiğini göreceğiz. Oysa o an itibariyle bankalara sağlanan likidite stokunun ağırlıklı ortalama faizi -geçmiş haftalardan/aylardan süregelen swap işlemleri nedeniyle- çok daha düşük olacak. Bir: Bu ağırlıklı ortalama faizi bilmiyoruz; Merkez Bankası ve bankalar biliyor, bu anlamda şeffaflık yok. İki: Açıklanan repo faizini politika faizi olarak ‘sandığımızdan’, onu piyasanın enflasyon beklentisi ve Merkez Bankası’nın tahminleri ile karşılaştırıp para politikasının ne ölçüde enflasyonu düşürücü yönde şekillendirildiği hakkında yorum yapıyoruz. Oysa asıl politika faizi o değil. Mevduat faizinin dolarlaşma iştahını -iflah olmaz dolar sevdalıları dışında- kesecek düzeyde olmasını zorlaştırıyor bu durum.
Dikkat ederseniz, politika faizi olduğu sanılan repo faizi uzun süre sabit kalacak olsa, onunla gerçek politika faizi olan ağırlıklı ortalama swap faizi arasında kayda değer bir fark olmayacak. Mesela repo faizi yüzde 45 ise ve aylarca sabit kalıyorsa ağırlıklı ortalama faiz onun yarım puan aşağısında bir yerde yatay seyredecek. Oysa repo faizinin yükseltildiği dönemlerde, gerçek politika faizi olan ağırlıklı ortalama swap faizi politika faizi sanılan repo faizinin altında kalırken, repo faizinin düşürülme sürecine girilmesi halinde tam tersi bir durum ortaya çıkacak.
Merkez Bankası döviz karşılığı swap işlemlerinin bir süre daha devam etmesini kaçınılmaz buluyorsa, hiç olmazsa bu işlemlerin vadesini kısaltmayı değerlendirmeli. Ağırlıklı ortalama swap faizini, yani gerçek politika faizini ise mutlaka açıklamalı. Öte yandan, bu işlemlerin, bankaları daha ucuz Türk lirasına kavuşabilmek için döviz cinsinden borçlanmaya ittiğini de unutmamalı. Kıssadan hisse: Hiçbir şey, Türk Lirası cinsinden mali varlıkların riskinin düşerek aranan mali varlıklar haline gelmesi sonucunda -yani doğal yollardan- artacak döviz rezervinin yerini tutmaz. Sadece faiz ve vergi artışları ile bunu sağlamak mümkün değil; kapsamlı bir programa ve yürütülen görevin gerçekten anlaşılıp anlaşılmadığını haklı olarak sorgulatan röportajlardan kaçınmaya ihtiyaç var.
Bu köşe yazısı 21.12.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024