TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Balkanlar, Türkiye Cumhuriyeti için büyük öneme sahip bir coğrafya. Neredeyse 600 yıllık bir hâkimiyetin yansıması olan tarihi nedenlerin çok ötesinde bir ağırlık taşımakta. Daha yakın bir dönemde, Atatürk’ün girişimleri sonucu 1934 yılında, Türkiye, Yugoslavya, Romanya ve Yunanistan’ın katılımı ile hayata geçirilen Balkan Paktı’nın bölgedeki siyasi dengelere yaptığı katkıyı hatırlıyoruz. Bu bağlamda Balkanlar, dış politikamızdaki öncelikli konular arasında yerini koruyor.
Henüz Avrupa Birliği üyesi olmayan ve AB’nin “Batı Balkanlar” olarak tanımladığı Bosna-Hersek, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk ve Kosova gibi ülkeler ile siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesi, AB üyesi Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın müdahaleleri ile etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Bu gergin coğrafyada barışın korunması için Türkiye’nin gösterdiği çabalar önemsizleştirilmeye çalışılıyor.
Ancak, Balkanlar’da Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yakın iş birliğinin tarafların yararına olacağına hiç şüphe yok. AB de bunu gerçekten istiyor mu diye sormak da gerekiyor. Örneğin, daha çok ekonomi içerikli olarak ön görülen “Berlin Sürecinde” Türkiye’nin adı bile geçmiyor.
Öte yandan, “Batı Balkan” ülkelerinin AB üyeliğinin kolaylaştırılması amacı ile bundan dokuz yıl önce başlatılan süreçte de elle tutulur fazla bir gelişme olmadığı, öngörülen hedeflere uzak kalındığı da bir gerçek. Zira özellikle hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme konusunda bazı sıkıntılar yaşanmasının yanı sıra, AB’nin kendi iç reformları ile uğraşıyor olması bunun nedenleri olarak ileri sürülüyor.
Son olarak 2022 Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı haksız saldırısı, AB’nin, Balkan ülkelerinin üyelikleri konusundaki önceliklerini etkilemiş görünüyor. Bununla birlikte, 2020 yılında Sofya’da imzalanan Ortak Bölgesel Pazar “Common Regional Market” (CRM) sözleşmesinin uygulanmasında da istenilen sonuçların tam olarak elde edilebildiğini söylemek de güç.
Buradaki sıkıntının ise bölgesel ekonomik iş birliğinin AB ile entegrasyon sürecine uyum sağlayamamasından kaynaklandığı ileri sürülüyor. Diğer yandan, “Açık Balkanlar Girişimi” (Open Balkans Initiative) ise Bosna-Hersek, Kosova ve Karadağ gibi ülkeleri kapsamıyor.
Öte yandan Çin’in son yıllarda Balkanlar’da aktif rol oynamaya başlamasının da AB’yi kaygılandırdığı ve “Batı Balkan” ülkelerinin üyelik sürecini hızlandırmaya ittiği de biliniyor.
Son dönemde giderek arttığı gözlemlenen Kosova ile Sırbistan arasındaki karşılıklı gerginlik ise üyelik sürecine yeni bir olumsuzluk daha getiriyor. Bu meyanda Kosova’daki son gelişmelerin ciddiyetini koruduğunu da vurgulamak gerekiyor. Ülkenin kuzeyinde yaşanan tırmanma sonrasında AB ve ABD Dışişleri Bakanlığı “Batı Balkanlar” Özel Temsilcileri Lajcak ve Escobar 6-7 Haziran’da Priştine ve Belgrad’ı ziyaret ederek Başbakan Kurti ve Cumhurbaşkanı Vuçiç’le görüşmüşlerdi. Kosova'nın kuzeyinde yaşanan gelişmeler ve Belgrad-Priştine diyalog sürecinde varılan anlaşmaların uygulanmasına çaba harcanmakta. Nihayetinde, şiddet içeren olaylar bu aşamada azalmış olsa da gerginlik halen sürmekte.
Diğer yandan Bosna-Hersek Sırp kesimi (RS) Başkanı Dodik’in, Rusya’nın saldırısı sonucu Ukrayna’da patlak veren savaşın ardından ara verdiği ayrılıkçı eylemlerini ve söylemlerini son dönemde arttırarak sürdürdüğü de gözlemlenmekte. Hatta son olarak Nisan ayında basına yaptığı bir açıklamada ayrılık kararını vermekten uzak olmadıklarını belirttiği biliniyor. Öte yandan geçtiğimiz 15 Aralık zirvesinde Bosna-Hersek’e verilen aday statüsünün ne denli çabuk sonuçlanabileceği de yanıtlanması gereken sorular arasında yer alıyor.
Tüm tarafların unutmaması gereken önemli bir husus, Türkiye’nin Avrupa entegrasyonun siyasi, ekonomik ve kültürel doğal bir üyesi olduğu gerçeğidir. Kaldı ki, Balkanlar coğrafyasında Türkiye’nin (FDA) yatırımları UNCTAD 2020 rakamlarına göre 5 milyar doları aşmış durumda. Ekonomik ilişkilerde Türkiye, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve K. Makedonya’da ilk on ve Bulgaristan, Karadağ ile Hırvatistan’da ise başlardaki ülkeler arasında yer alıyor.
Öte yandan, bölgede Sırbistan ile Kosova arasındaki hızla artan gerginliğin kontrol altında tutulabilmesi için NATO’nun, KFOR çerçevesinde Türkiye’den ilave yardım istediği ve daha kısa bir süre önce Türk askeri birliklerinin görev yerlerine intikal ettikleri de bir gerçek. Bunlara rağmen, AB’nin Balkanlar’da Türkiye ile iş birliğine gerekli önemi verdiğini söyleyebilir miyiz?
İbret verici bir durum!
Fatih Özatay, Dr.
25/12/2024
Güven Sak, Dr.
24/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
23/12/2024
Selin Arslanhan
23/12/2024
Burcu Aydın, Dr.
21/12/2024