TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Seçim sonrasında ekonomi politikasında makule dönülmesi halinde para politikasının nasıl şekillenebileceği (ya da şekillenmesi gerektiği) üzerinde durmak istiyorum bugün. Bu çerçevede, ‘üç aylık enflasyon hedefleri’ konulacağına dair son zamanlarda dile getirilen açıklamaları ele alacağım. Kastedilen, tam olarak enflasyon hedefi mi yoksa enflasyon tahmini mi çok açık değil. Açık olmasa da para politikası açısından benzer etkileri olacağı için, böyle bir açıklamanın sakıncalarını ve yararlarını tartışmak gerekiyor.
Para politikasının karşılaşabileceği temel bir sorun var. Sorun, resmi tüketici enflasyon verilerinde seçim sonrasında geriye dönük güncelleme yapılması halinde ortaya çıkacak. Millet İttifakı’nın ekonomi programı makule dönüşü vaat ediyor. Öte yandan, bu ittifakın ekonomi kurmaylarının TÜİK’in tüketici enflasyonunun gerçeği yansıtmadığı hakkında açıklamaları var. Demek ki, bu ittifak işbaşına gelirse, geçmiş enflasyon değerlerinin yukarıya doğru güncellenmesi ihtimali söz konusu. TÜİK, Nisan ayı yıllık tüketici enflasyonunu yüzde 43,7 olarak açıkladı. Sadece İstanbul için geçerli olan İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Ücretliler Geçinme Endeksi ise Nisan ayı için yüzde 62,5 düzeyinde bir enflasyona işaret ediyor. Her iki endeksle ölçülen enflasyon değerleri geçmişte beraber hareket ediyorlardı. 2021 sonlarından itibaren belirgin biçimde ayrıştılar oysa. Enflasyonu çok daha yüksek ölçen çalışmalar da var. İTO enflasyonu üzerinden gitsek bile en az 20 puanlık bir güncellemenin söz konusu olacağı ortaya çıkıyor. Haziranda yeni yönetimim işbaşına geleceğini kabul edelim. Bu durumda Mayıs enflasyonu biliniyor olacak; güncelleme sonrası yüzde 65 olacağını düşünelim.
TCMB’nin faizi bu düzeye yaklaştırması gerekiyor mu? Elbette hayır. Zira herhangi bir ayın enflasyonunu yaratan geçmiş dinamikler. Geçmişi değiştirmek mümkün değil. Oysa makule dönüş programı ile enflasyonun belirgin biçimde düşmesi beklenir. Bu durumda, ekonomik birimleri ikna etmek kaydıyla, enflasyonun ileride alacağı değer hakkındaki tahmine ve o tahminin hedef ile ne ölçüde uyumlu olduğuna göre faizi belirlemek gerekir. Diyelim ki on iki ay sonrası için hedeflediğiniz enflasyon yüzde 30. Bu durumda politika faizini yüzde 35 mi yapacak TCMB? Her ne kadar geçmişin koşullarını da yansıtsa, gerçekleşen enflasyonun yüzde 65 olduğu bir ülkede, TCMB’nin politika faizini yüzde 35 civarında belirlemesi bir risk olur. Çünkü makule dönüş programının başarılı olmasının ön koşulu, güveni artırması ve risk primini düşürmesi. Gerçekleşen enflasyon ile politika faizi arasında bu kadar fark olursa, son iki yılda yaşananlar da dikkate alındığında, “hani makule dönülüyordu?” sorusu yaygın olarak dile getirilmeye başlanabilir. Bu durumda, enflasyonun ana belirleyicisi olan döviz kuru, hedeflenen enflasyon ile uyumlu bir patikaya girmeyebilir; enflasyondaki düşüş sınırlı kalabilir. Yaklaşan yerel seçimler dikkate alındığında, makule dönüş programının sorgulanmasına ve dolayısıyla uygulanmasında tereddütlere yol açabilir.
Bu önemli bir risk; neden göze alınsın? Bu durumda politika faizini yüzde 35’ten daha yüksek bir düzeye çekmek gerekiyor. İşte burada üçer aylık hedef ya da tahmin açıklamanın faydası ortaya çıkıyor. Politika faizinin yüksek düzeyinin geçici olduğunu, o yüksek düzeyin birinci üç ayın sonundaki hedef/tahmin ile uyumlu olduğunu, kademeli olarak aşağıya indirileceği mesajını vermiş oluyorsunuz. Ama sakıncası da var. Üç ay sonrası için ‘hedef’ ne kadar gerçekçi? Para politikası üzerinde çalışanların iyi bildikleri bir olgu var: Aldığınız faiz kararı hemen etkisini göstermez; gecikmeli olarak yansır ekonomiye. Burada iletişim politikası devreye girmeli. Açıklanan üç aylık değerlerin hedef değil, on iki ay ve de daha sonrası için konulan hedeflerle uyumlu olması halinde enflasyonun izleyeceği yol olduğu vurgulanmalı. Bu tahminlerin faiz politikası açısından ışık tutucu oldukları açıklanmalı. Bunun bile sakıncası var; sürekli sınanmak demek. Sonunda bir yıl sonrası hedefle uyumlu bir yere düşecek olsa bile, ya başlangıçta düşmekte nazlanırsa enflasyon? Para politikası açısından itibar kaybı olmaz mı?
Kıssadan hisse: Üçer aylık hedef/tahmin açıklamak işini biraz daha düşünmekte yarar var. Yerine, Para Politikası Kurulu karar metinlerinde, “uygulanan makule dönüş programının enflasyonu belirgin biçimde düşüreceği, dolayısıyla politika faizinin enflasyonun izleyeceği yola bağlı olarak kademeli olarak düşürüleceği,” mesajı verilebilir.
Bu köşe yazısı 11.05.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024