TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky’nin 21 Aralık günü ABD Kongresi Ortak Toplantısında yaptığı ve sık sık alkışlarla kesilen konuşması son derece başarılı bir kamuoyu diplomasisi örneği idi. Cumhurbaşkanının İngilizce yaptığı ve dolayısı ile etkisinin de arttığı duygusal konuşmasındaki mesaj da açıktı. “Bize yardım etmezseniz, savaşı kaybederiz”.
Gerçekten Ukrayna bu savaşı kaybederse ne olur? Batı demokrasileri Ukrayna’nın bu savaşı kaybetmesine göze alabilir mi?
Rusya’nın saldırısı üzerinden 10 ay geçti. Başlangıçtaki genel beklentilerin aksine, Rusya silahlı kuvvetlerinin Ukrayna direnişi karşısında adeta şaşkına dönerek ciddi kayıplar verdiklerini izliyoruz. Rus ordusunun, gücü hakkında bizlere yansıtılan imaja hiç de uymayan bir durumda olduğunu herkes gözlemledi. Nitekim gelişmeler Rusların içinden çıkamayacakları bir bataklığa saplandıkları yönündeki görüşleri destekler nitelikteydi.
Ancak biraz geriye giderek Rusya’nın Suriye’deki olaylara müdahalesine bakılmasında yarar var. Esad rejiminin cephede hızla yenilgilerle karşılaştığı dönemde yardıma gelen Rusya (Eylül 2015) rejimin makûs talihini değiştirdi. Rusların Suriye’de batağa saplanıp çıkamayacakları hakkındaki öngörüler ise gerçekleşmedi. Üstelik bu ülkede edindikleri hava ve deniz üsleri ile Doğu Akdeniz’e yerleşerek, Orta Doğu’ya yeniden döndüler ve Güney komşumuz konumuna yerleştiler.
Bu bağlamda Rus Devlet Başkanı Putin’in, Ukrayna’ya “özel operasyon” başlatırken bir maliyet - yarar analizi yaptığı varsayılmalı. Çarpışmaların sürebileceğini ve Batı’nın yeni ambargoları nedeni ile Rusya’nın karşılaşabileceği ekonomik tahribatı hesaplamış olmalı. Komşu bir ülkeye saldırarak öncelikle Avrupa’daki statükoyu değiştirmeyi amaçladığı açık. Ayrıca NATO’yu da bir anlamda bölgeye hapsederek, Libya, Afganistan türü müdahalelerin önüne geçeceğini de düşünmüş olmalı. Özellikle Batı’nın büyük ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının “silah” olarak kullanılmasının yanı sıra, savaşın yol açacağı büyük göç dalgaları, ayrıca yaygın şekilde kullandıkları siber saldırıların da etkisi ile özellikle Batı Avrupa kamuoylarında Ukrayna karşıtı görüşleri ve adeta pusuda bekleyen popülist rejimleri destekleyeceğini beklemiş olmalı.
Ancak, daha savaşın hemen başında Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin, ABD’den gelen teklifleri kabul etmeyerek ülkesini terk etmemesinin, Putin’e önemli bir hesap hatası yaptırdığını da kabul etmek gerekir. Özgür yaşamak isteyen ve demokrasinin erdemlerine inanan Ukrayna halkının büyük çoğunluğunun ve ordusunun, devlet başkanlarının liderliğinde gösterdiği direniş, Putin’in çabuk bir zafer elde etmesini engellediği gibi, Rusya’nın önemli ekonomik ve askeri kayıplarla karşılaşmasına yol açtı. Üstelik askerlik çağındaki önemli sayılarda Rus gençlerinin savaşa katılmak istemeyerek yurt dışına kaçmaları, totaliter bir liderin ciddi bir hesap hatası yaptığının bir başka işareti. Şimdilerde ise, Ukrayna’daki Rus birliklerinin yeni komutanı General Sergey Surovikin, Suriye’de uyguladığı insanlık dışı taktiklerle, bu ülkenin sivillerine ve alt yapısına yönelik ağır tahribatı sürdürüyor.
İçinde bulunduğumuz mevsim koşullarının etkisi ile savaşın ivmesinin azaldığı bu dönemde Avrupa Birliğinin de Ukrayna’nın savaşı kaybetmesi halinde çok büyük olumsuzluklarla karşılaşılacağının bilincinde olduğunu ve desteğini sürdüreceğini varsaymaktayız. ABD’nin ise uzun süredir böyle bir olasılığa karşı hazırladığı Ukrayna’dan bu aşamada desteğini çekmesi mümkün gözükmüyor. Ancak savaşın uzaması ihtimali ve 2024 Sonbaharında yapılacak olan Başkanlık seçim sonucunun ABD’nin desteğine etkilerini de düşünmemiz gerekiyor. Bununla birlikte savaşın gidişatına bağlı olarak, AB ülkelerinde artan bir memnuniyetsizlik ortamının, Ukrayna’nın barış masasına oturmaya ikna edilmesine dönüşmesi de bir diğer olasılık olarak beliriyor. Ancak herhalde Putin’in bu savaşı kazanmasına Batı demokrasileri tarafından göz yumulması mümkün görülmüyor.
Dünyada demokrasilerin gerek totaliter, gerek popülist rejimlerin baskısı altında olduğu günümüzde, Rusya’nın Ukrayna saldırısı Türkiye için de önemli dersler içeriyor. Bu çerçevede hak ve özgürlüklerin son derece kısıtlı olduğu Putin Rusya’sı ile ilişkilerimizin dengeli ve dikkatli bir biçimde yürütülmesinin göz ardı edilmemesi gerçeği ortaya çıkıyor. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayacağımız 2023 ‘de, karşılaşılan bazı olumsuzluklara rağmen, uluslararası toplumdaki yerimizin çağdaş Batı demokrasilerinin yanında olduğunu unutmamalıyız.
Fatih Özatay, Dr.
25/12/2024
Güven Sak, Dr.
24/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
23/12/2024
Selin Arslanhan
23/12/2024
Burcu Aydın, Dr.
21/12/2024