TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu toprakların kaderi böyle galiba. Biz şehvetli tartışmaları severiz. Öyle şartı şurtu takmayız. İçinde bulunduğumuz şartların esiri olmayı, gözlerimizi sımsıkı kapatarak reddederiz. Zamanlamadan da anlamayız. Çünkü maksat işi halletmek değil, yalnızca tartışma çıkarmaktır. Dün zorlu koşulları hiç umursamadan "meleklerin cinsiyeti" bu topraklarda tartışılmıştı. Bugünün meleklerin cinsiyeti tartışmasının adı türbandır. Bu tartışma; en çok dünyalı olduğumuz dönemde, en çok dünyada olup bitenlerle ilgilenmemiz gereken bir zaman diliminin içinde, bir nevi içe kapanma, kendi geçmişimizle hesaplaşma tartışmasıdır. Zamanlaması ve ortaya konuş biçimi külliyen yanlıştır. Olsa olsa "Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete" algılamasını güçlendirmektedir. Onun için de fevkalade tehlikelidir. Merkez ülkelerden kaynaklanan bankacılık krizi, bu yıl etkisini reel ekonomi üzerinde hissettirecektir. Bundan kaçınmanın yolu yoktur. Bankacılık krizi, tek tek ülkelerin büyüme performanslarını olumsuz etkilerken uluslararası iktisadi rekabeti azaltmayacak, tam tersine artıracaktır. Bu dönemi en iyi yönetip, en az hasarla atlatan, yüzyılın geri kalan bölümünde en üstte olma şansını artıracaktır. Bazı ülkelerin yöneticileri bu yarışta diğerlerine göre daha basiretli davranmaktadırlar. Türkiye süreci iyi yönetmeye aday olanlar arasında halen yoktur. Biz burada "üniversitede kızlar başını nasıl örtsün" diye tartışır, Başbakanımız bu minvalde konuşmalar yaparken geçen perşembe; 31 Ocak'ta, Putin'in cumhurbaşkanı adayı, Rusya Başbakanı Medvedev bir açıklama yaptı. Rusya Sanayici ve İşadamları Derneği'nde konuşan Medvedev, Rus şirketlerinin önüne bir vizyon ve bir hedef koydu. Onlara "Gidin ve Batı'daki şirketleri satın alın" dedi. Rus hükümetinin agresif bir biçimde işadamlarını desteklemeye hazır olduğunu da sözlerine ekledi. Rusya'nın son 10 yılın yüksek hammadde fiyatlarından en çok yararlanan ülkelerden biri olduğunu biliyoruz. 2007 yılında Rus ekonomisi yüzde 8,1 büyüdü. Bu, 2000 yılından beri en iyi büyüme performansı. Altını çizerek tekrarlayalım isterseniz, biz burada 2004'ten beri büyüme performansında dibe doğru kayarken onlar, yukarıya doğru çıkıyorlar. Şimdi Rusya biriktirdiği kaynaklarla yüksek teknolojili bir sanayi sektörü olsun istiyor. Zaafını biliyor ve planını ona göre yapıyor. Çünkü bu yüzyılın kazananı olmak istiyor. Bunu bugün istemeye başlamadı. Daha önce Putin de benzer açıklamalar yapmıştı. Peki, Medvedev'in dediğinde nasıl bir farklılık var? Bize kalırsa iki temel farklılık var: Birincisi, Medvedev, durumdan vazife çıkartarak Batı'da derinleşmekte olan iktisadi krizin bir fırsat olduğunun altını çiziyor. Dün merkezin böyle bir krizi yoktu. Bugün var. Burada aslında daha derin olanı görüyor musunuz? Eskiden teknoloji transferinin yolu olarak yalnızca doğrudan yabancı yatırımları çekmekten bahsedilirdi. Şimdi bir de gidip oradaki şirketi satın alma yöntemi çıktı. Eski köye yeni âdeti getiren nedir? Elbette hammadde fiyatlarındaki artış sayesinde, çevre ülkelerin elinde biriken fonlar. Onlara "milli servet fonları" diyorlar. Biz "memleket fonları" demeyi seviyoruz. Rusya'nın "memleket fonu"nda biriken tutar 32 milyar dolar civarında. Medvedev, bu kaynağın Rus işadamlarını desteklemek için kullanılacağının da altını çiziyor. Bunu Putin de demişti. Peki ama düne göre ikinci fark nerede? Fark krizin memleket fonlarının merkezde algılanma biçimini değiştirmiş olmasında. Dün zor olan bugün mümkün duruyor. Medvedev ise bunu görüyor. Nasıl bir durum ama? Bankacılık krizinin yaralarını sarmak için Batı'da özellikle bankacılık kesimine bir sermaye enjeksiyonu gerekiyor. Zaten yapılmaya da başlandı bile. Önümüzdeki dönemde olsa olsa kamu müdahalesi biçiminde de gelecek. Dün çevre ülkelerden gelen "memleket fonları"na karşı düşmanca bir hava vardı. Putin, aynen Çin hükümeti gibi, defalarca Rus yatırımlarına karşı Batı'daki dirençten bahsetmişti. Şimdi bu direncin en çok azaldığı dönemin içinden geçiyoruz. Merkezin, çevrede biriken fonlara ihtiyacının en çok belirginleştiği dönem bu dönem. Bu durumda, Rusya'nın stratejisini uygulamaya koyması düne göre iki kere daha kolay. Birincisi, şirketlerin daha ucuz olacağı bir dönemdeyiz. İkincisi, "memleket fonları" artık bir nevi "Indiana Cons" muamelesi görüyor. Kaymaklı kadayıf gibi yani, Ruslar açısından. Daha iki gün önce, "bu arada Rusya'nın elindeki fırsatları iyi değerlendirememesi, 21. yüzyılda Rusya'nın bir sıçrama yapamayacağını göstermektedir" derken şimdi uluslararası kriz Rusya'ya bir fırsat getirmiştir. Buradaki haber şudur: "Rusya, fırsatın farkındadır". Peki, bizim fırsatımız nerededir? Ankara'da derin bir mahmurluk içinde, kıldan-tüyden bir muhabbete şehvetle dalmış görünen yöneticilerimize alenen sorulur.
Bu yazı 05.02.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024