TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Gazete köşelerinde, konferanslarda, televizyon ekranlarında, artık her neredeyse ‘yeni ekonomik model’ diye ahkâm kesen özellikle etkili ve de yetkili olduklarını düşünen kişilerin oturup bir düşünmelerinde sayısız fayda var. Neden Hazine’nin beş yıl vadeli tahvilinin faizi %20’ye sıçradı? Neden önümüzdeki on iki aylık dönemde -cari işlemler açığından doğacak döviz ihtiyacı dışında- 190 milyar dolar dış borç ödemesi olan Türkiye, gelişmiş ülkelerin dolar cinsinden borçlanma faizinin beş puan üzerinde bir maliyete katlanmak zorunda? Ve neden bu maliyet açısından başı bir türlü krizlerden kurtulmayan Arjantin’den sonra ikinci sırada? Neden Türkiye’de politika faizi %19 iken, Türkiye ile birlikte G20 üyesi olan ülkelerden Brezilya’da %2.75, Endonezya’da ve Güney Afrika’da %3,5, Hindistan ve Meksika’da %4, Rusya’da %4,5?
Bankalara sağa sola bol kepçe kredi açtırıp, açmayanları da açmaları için zorlayıp, faizi enflasyonun altında tutup, bu politika sonucunda ortaya çıkan yüklü ekstra döviz talebinin kuru yukarıya itmesini engellemek için döviz rezervini eritip, Hazine’nin döviz cinsinden borcunun toplam borcu içindeki payını sürekli yükseltip, başka nasıl bir sonuç bekliyorlardı? Tamam, yukarıda saydığım ülkelerin ekonomileri 2020’de büyümezken Türkiye büyüdü.
Ama zaten sorun da burada değil mi? Bu suni büyümeyi sağlamak için yaratılan ek kırılganlıklar bizi bugünlere getirmedi mi? Nasıl olsa herkes gibi ‘yeni ekonomik modelciler’ de neyin ne olduğunu bal gibi biliyorlar. Dolayısıyla, bu kadar soru yeter. Yeter de bari artık para politikasından ellerini çekseler. Faiz politikası üzerine konuşmasalar. Neyse… Olmayacak duaya daha fazla âmin demenin bir anlamı yok.
‘Yeni ekonomik model’ deyip durdum. Aslında tam olarak ne olduğu da belli değil. Hayal meyal anlaşılan şu: İhracat dayalı bir büyüme modeli isteniyor. Bunun için liranın reel olarak değer kaybetmesi gerektiği düşünülüyor. Ekonomi biraz tökezlediğinde hemen kamu bankaları eliyle kredi musluklarının açılmasının caiz olduğuna inanılıyor. Elbette Merkez Bankası da politika faizini düşük düzeylerde tutmak zorunda. Devlet, tam gaz inşaat yatırımlarını sürdürmek durumunda. Falan…
‘İhracata dayalı büyüme modeli’ kısmı elbette güzel. Ancak geriye kalanını yazarken içim sıkıldı; böyle bir politikaya başlandığında ‘miras alınan‘ kırılganlıklarla hiç mi hiç uyumlu değiller. Teknik deyimiyle ‘başlangıç koşullarını’ dikkate almıyor bu beş benzemez politika demeti. Dikkate almayınca da yeni ekonomik modelin kurgusu ölümcül hatalardan yakasını kurtaramıyor. Sonucunu şu sıralarda gördüğümüz gibi…
Bu köşe yazısı 01.04.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024