TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ortalık toz duman. Bu kargaşa içinde en iyisi ‘akademik’ takılayım ama gündemden de uzaklaşmayayım. Cumartesi günü TOBB-ETÜ Ekonomi Bölümü üçüncü sınıf öğrencilerine verdiğim ‘Para Teorisi ve Politikası’ dersinin ara sınavı vardı. Sorulardan biri şöyleydi: “Bir mali varlığın fiyatı iktisadi temellere dayanıyorsa bu fiyatta balon oluşmuş mudur? Mali varlık fiyatlarında balon nasıl oluşabilir? Merkez bankaları balon oluşumunu engellemeli mi?”
Türkiye’de ekonomi bölümü öğrencisi olmak çok zevkli olsa gerek. Kitaplarda, dergilerde; her neredeyse, anlatılan kuramları daha iyi anlayabilmeye yardımcı olan o kadar çok gelişme oluyor ki. Laboratuvar gibiyiz maşallah. Şimdi, yukarıdaki sınav sorusunu ele alın. Mali varlık olarak dövizi düşünün. Bu yazıyı kaleme aldığım öğle saatinde, cuma günü kapanış değerine göre dolar kuru %10,6 yükselmiş ve 8 liraya ulaşmıştı. Peki, bu fiyat, iktisadi temelleri mi yansıtıyor yoksa bir balon mu? Daha anlaşılır şekilde şu: Hak edilmiş bir değer mi yoksa anlamsız bir yükseliş mi?
Sorunun yanıtı açık sanıyorum. Geçen hafta boyunca yaşadıklarımızın, özellikle de hafta sonunda olan bitenin doğal bir sonucu olarak döviz kurunun sıçraması beklenirdi. Bu anlamda ortada hak edilmemiş bir şey yok. Elbette hak edilen 8 lira mı, 8,5 mu yoksa 7,7 mi konusu da önemli ama ayrı bir tartışma konusu.
Bu hareket iktisadi temellerden (mevcut koşullar diye de okuyabilirsiniz) kaynaklanmasaydı, ona bir balon diyebilecektik.
Bu durumda, daha fazla şişip etrafa hasar verdikten sonra ileride patlaması yerine, onu şimdiden –fazla hasar vermeden- patlatmak akılcı bir politika olurdu. Döviz satarak mesela... Durun, bizim Merkez Bankası’nın net (döviz borcu düşüldükten sonraki) döviz rezervi ekside demeyin hemen. Sonuçta, ödünç aldığı dövizi kullanmasına bir engel yok. Satabilir, hele ortada ‘hak edilmemiş bir kur artışı varsa’.
Ama bu yaşanan kur hareketini engelleyemeyecek bir çaba olur. Zira kur sıçramasına yol açan temel nedenleri ortadan kaldırmadan, döviz satarak bir yere ulaşamazsınız. Üstelik döviz rezervinizin yetersiz olduğu olgusu, hafta sonu yaşadıklarımızdan önce gündemdeki önemli konulardan biriyken. O zaman temel soru şu: Sıçramaya yol açan temel nedenlerle nasıl mücadele edilebilecek? Hele, o nedenlerin en önemlilerini zaten durup dururken yaratmışken?
Bu köşe yazısı 23.03.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024